dersim

   
 


 

 

ana sayfa

radyo sohbet

amacımız

yayıncılarımız

pepuk kusu

sehid rıza

dersim 38

munzurbaba

dersim

dersim tarihi

dersim kayıp kızları

aliser

kocgiri

zazaca ögren

firik dede

behzat firik

baba bertal

ovacık

nazmiye

hozat

pertek

mazgirt

pülümür

çemişgezek

hz.ali

kerbala

12 imamlar

pir sultan

hacı bektaş

sarı saltuk

alevilik

alevi katliyamaları

şeh bedreddin

partizan şehitleri

maden ve yaşam

şiirler

filim izle

dersimbelgeselelri

kilipler

satranç oyla

eski türküler dinle

ziyaretçi defteri

 


     
 

 
 
Dersim Cografya
 

Dersim Cografya

Dersim, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat havzasında yer alır ve coğrafi olarak, Güneyinde Elazığ, doğusunda Bingöl, kuzeyinde Erzincan kuzeydoğusunda Erzurum illeri ile çevrilidir.

Yüzölçümü 7.774 km2 olan Dersim, deniz seviyesinden 1.050 metre yüksektedir. Dersim, idari olarak, biri merkez ilçe olmak üzere 7 ilçe, 19 bucak ve 354 köyden oluşmaktadır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nin engebeli jeomorfolojik yapısı Dersim’de de görülmektedir. İl kuzeyden Munzur dağları ve Karasu çayı, doğudan Bingöl dağları ve Peri çayı, güneyden Keban Baraj gölü ve batıdan Fırat nehri ile çevrili bulunmakta, yüzölçümünün büyük bir bölümünü yüksek dağlar ve derin vadiler kaplamaktadır. Bu bakımdan arazinin çoğunluğu tarıma elverişli değildir. Tarıma elverişli alanlar ilin güneyinde yer almaktadır.

Dersim doğal güzellikler bakımından zengindir. Yöre’de çok sayıda su kaynağı bulunmaktadır. Munzur, Pülümür, Peri ve Tahar çayları başlıca akarsulardır. Ovacık, Nazımiye ve Hozat ilçe sınırları içinde yer alan bölgeler yer yer meşe ormanlıkları ile kaplıdır. Diğer bölgelerde ise nispeten ormanlık saha azdır. Bunun yanı sıra bodur ağaçlıklarla, yabani kavak ve söğütlere sıkça rastlanır. İl alanının bitki örtüsünü büyük ölçüde step bitkileri, çayır bitkileri ve meşe ormanları oluşturur. Yüzölçümünün % 12,1'de dağlık ve taşlıktır.
İl ve 7 ilçenin kuruluş yeri incelendiğinde, Ovacık ilçesi hariç hepsinde ortak özellik bir yamaç sırtından aşağıya , düzlüklere doğru yapılanmalarıdır. Genelde yerleşim yerlerinin bir tarafları dik dağlara dayalı olması, düzlük alanlara doğru gelişme göstermeleri belirgin bir özelliktir. Sadece, Ovacık ilçesi dağların arasında düz bir platoda kuruludur.

Dersim ili, iki değişik yönden geçen Munzur ve Pülümür çaylarının birleştiği yarımada üzerinde kurulmuş olup, gelişme alanı bugünkü kurulu bulunduğu yerden 5-6 km güneyindeki küçük düzlük alandadır.
Tipik karasal iklimin hakim olduğu Dersim'de, genellikle yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yağışlar genellikle sonbahar ve ilkbaharda yağmur, kış aylarında ise kar şeklinde olmaktadır. Yıllık yağış 550-1100 mm arasında değişmektedir.

 Munzur sıra dağları bölgenin kuzeyine doğru bir set şeklinde uzadığından, farklı miktarda yağışların düşmesine neden olmaktadır.

Dersim tektonik olarak, Şekil 1'de görüldüğü gibi 1. ve 2. derecede deprem kuşağı içerisinde yer almaktadır. Bu bölgede yapılacak yapılar depreme karşı dayanıklılığı yönünden, gerek malzeme ve gerekse işçilik bakımından Türk Standartlarına ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı “Genel Teknik Şartnamesi” kurallarına uygun olması gerekmektedir.

*T.C Sanayi ve Ticaret Bakanlığı - Dersim Sanayi Potansiyeli ve Yatırım Alanları Araştırması'ndan alınmıştır

Dersim Efsaneleri

 

DÜZGÜNBABA EFSANESİ

Şah Haydar, Seyyit Mahmud-i Hayrani'nin oğludur. Zewe yakınlarında bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanları ile meşgul olur.

Kışın zemheride keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyit Mahmud-i Hayrani "Acaba Şah Haydar, bu kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki, hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar." diye merak eder ve Şah Haydar ile hayvanların bulunduğu yere gider. Bir de bakar ki, Şah Haydar elindeki çubuğu hangi meşe ağacına değdiriyorsa, ağaç hemen yeşeriyor, taze süsleniyor, keçilerde bu filizlerden yiyerek besleniyor.

Seyyit Mahmud-i Hayrani durumu görünce sesini çıkarmadan geri dönmek ister. Ancak o sırada bir keçi, bir kaç kez üstüste hapşırır. Şah Haydar da; "Ne oldu? Babam Dervis Mahmud'umu gördün ki bu kadar hapşırırsın, der ve arkasına baktığında babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini görür.

Babasına bizzat ismi ile hitap ettiği için utanır, mahçup olur.Mahçubiyetinden kaçıp, halen Düzgün Baba Dağı olarak bilinen tepeye çıkar ve burada mekan tutar.(Rivayet olunur ki, Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için, mahçubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen, hedik veya lekan varmış.Bu hediklerle Zargovit'den, Düzgün Baba tepesine kadar (takriben 5km) üç adım atmış, bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmış ve bu izler hala durmaktadır.)

Bir iki gün eve gelmeyince Şah Haydar'ın annesi endişelenir. Durumunu öğrenmesi için babasına rica eder. O da yanındaki müritlerine;" gidin bakın bakalım, bizim Şah Haydar ne alemde?" der.

Müritlerinden birkaç kisi bu 2450 m. yüksekliğindeki dağın tepesine çıkıp, Şah Haydar ile görüşürler. Durumun iyi olduğunu öğrenirler ve tekrar Zewe'ye dönerler. Seyyit Mahmud-i Hayrani'ye durumu düzgündür, merak edilecek herhangi bir şey yoktur. Selam ve hürmet eder, ellerinizden öper, derler. (Bu işi düzgündür sözü, dilden dile dolaşır ve asıl adı Şah Haydar olan bu zata, artık bir süre sonra Düzgün Baba ismi atfedilir. O günden bu güne Düzgün Baba olarak söylenir.) Bugün dahi halk şifa bulmak için Düzgün Baba'ya gider, adaklar adar ve ziyaret eder.

Bugünkü Tunceli ili Ovacik ilçesine bagli Koyungölü Köyü civarinda yasayan bir aga ve aganin koyunlari gütmek için yanina aldigi Munzur isminde bir çoban varmis. Munzur'un agasi Hac zamani hacca gitmis. Aga hacda iken Munzur bir gün aganin haniminin yanina gelir ve, - Hatun, agamin cani sicak helva ister. Helvayi yaparsan ben kendisine götürürüm der. Aganin hanimi önce sasirir,sonra herhalde zavalli çobanin cani sicak helva istiyor, dogrudan söylemeye dili varmiyor, utaniyordur. Agasini da bahane ediyor.Kendisine bir helva yapayim da yesin der. Helvayi pisirir bir bohçanin içine baglar ve Munzur'a: -Al evladim götür der. O sirada aga hacda namaz kilmaktadir. Namaz sirasinda saga selam verirken bir de bakar ki sag yaninda elinde bir bohça ile Munzur dikilmis duruyor. Namazini bitirip Munzur'a: -Hos geldin evladim, burada ne ariyorsun nedir o elindeki? der. Munzur da: -Agam canin sicak helva istemisti onu sana getirdim der. Elindeki bohçayi agasina uzatir.Agasi bohçayi açar ve bakar ki içinde sicacik helva paketlenmis duruyor. Hayretler içinde Munzur'a bir seyler söylemek için basini çevirdiginde bir de bakar ki Munzur yaninda yok. Hac vazifesini tamamlayip köyüne döndügünde komsulari herkes elinde bir hediye ile haciyi karsilamaya giderler. Munzur da, götürecek baska hediyesi olmadigindan, bir çanagin içerisine koyunlarindan bir miktar süt sagar ve bununla agasini karsilamaya gider. Aga Munzur'u görünce yanindakilere: -Asil haci Munzur'dur. Öpülecek el varsa Munzur'un elidir. Önce ben öpecegim der ve Munzur'a kosar. Munzur bu konusmalari duydugunda: -Aman agam Allah askina. Böyle bir sey olmaz. Ben yillarca senin ekmeginle, asinla büyüdüm. Sen nasil benim elimi öpersin. Ben sana elimi öptürmem, der ve kaçmaya baslar. Munzur önde, aga ve yanindakiler arkasinda bir kovalamaca baslar. Simdiki Munzur irmaginin ilk yere geldikleri zaman Munzur'un elindeki süt dolu çanak dökülür ve sütün döküldügü yerde, süt gibi bembeyaz su fiskirir. Bundan sonra Munzur kirk adim daha atar. Attigi her adimda bir kaynak fiskirir. Ve fiskiran bu sulardan bir irmak meydana gelir.Munzur'un arkasindan kosanlar bu irmaktan öteye geçmezler. Munzur'da bu daglarda kaybolur gider. Yöre halkinin efsanelestirdigi Munzur ile, Tanrinin varlikli ve sözü geçen kisiler yaninda bir çobanin da keramet sahibi olabilecegini, çoban olsa bile Tanrinin sevgisine mazhar olabilecek temiz yürekli, imanli insan olabilecegi belirtilmekte, Munzur'u bu inançla efsanelestirmektedirler.


GELİN PINARI EFSANESİ



Gelin Pınarı veya diğer adıyla Gençlik Şelalesi, Nazımiye ilçesinin kuzeyinde, Nazimiye ilçesine 13 km. uzaklıktaki Dereova bucağının yanında bulunmaktadır. 30-40 m. yükseklikteki kayalardan sarkıtlar ve dikitler yaparak ince ince akan sular, alışılmış bir şelale görünümünün dışında, buraya bir efsane havası vermektedir. Yazın bunaltıcı sıcağında şelalenin 50 m. yakınına varıldığında, bir anda sanki binlerce vantilatörün çalışarak meydana getirdiği bir serinlik insanın bedenini sarar. Kayalardan aşağıya iplik iplik akan suların gerek sesi, gerek serinliği ve gerekse manzarası görülmeye değer bir tabiat harikasıdır.Tunceli'de her tabiat güzelliğine bir efsane yakıştırılmıştır. Buranında kendisine özgü efsanesi şöyledir:

Bu yörede yaşayan ailelerden birinin oğlu ile kızı evlendirilir. Yeni gelin, yöre adetlerine göre belli bir süre evde kaldıktan sonra, bir gün kaynanası kendisine:

-Hadi gelinim. Su bakracı al. Sağım yerine getirilen hayvanları sağ ve sütü al getir, der.

Gelin bakracı alır. Köyün diğer genç kızları, gelinleri gibi oda sağım yerine gelir ve kendine ait bütün sütlü hayvanları sağar, bakracını sütle doldurur. Ancak en son sağdığı kara keçi birden ayağını vurur. Süt dolu bakracı devirir, süt akar, gider.

Gelin birden şaşırır, çok üzülür. Ağlamaya başlar. "Daha yeni gelinim. Bana elinden iş gelmez, beceriksiz gelin diyecekler. Benimle alay edecekler diye sızlanır ve bir yandan da kara keçiye beddualar yağdırır.

O sırada gelinin geciktiğini gören kaynana, yüksekçe bir yere çıkarak, acele gelmesi için gelinine seslenir. Gelin mahçup ve üzgün bir şekilde, önündeki boş bakracı, boş götürmektense, yaradana sığınarak, yanındaki pınardan su ile doldurur ve ağzına da bir bez kapatıp, o şekilde getirip sepetin altına koyar.

Bir müddet sonra sütü kaynatıp, mayalamak için,bulunduğu yerden almaya gelen kaynana, bezi kaldırdığında, bakracın içindeki su, süt olmuştur. Bir kenarda durarak olanları üzüntü ile seyreden gelin, kendisini mahçup etmediği için Tanrıya şükreder.

O gün bugündür, bu pınardan akan sular koyunlar sagılmaya başlandığında, süt renginde akarlar. Koyunların sütü kesilince de, tekrar tabii rengine

 

 
 

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol