çemişgezek

   
 


 

 

ana sayfa

radyo sohbet

amacımız

yayıncılarımız

pepuk kusu

sehid rıza

dersim 38

munzurbaba

dersim

dersim tarihi

dersim kayıp kızları

aliser

kocgiri

zazaca ögren

firik dede

behzat firik

baba bertal

ovacık

nazmiye

hozat

pertek

mazgirt

pülümür

çemişgezek

hz.ali

kerbala

12 imamlar

pir sultan

hacı bektaş

sarı saltuk

alevilik

alevi katliyamaları

şeh bedreddin

partizan şehitleri

maden ve yaşam

şiirler

filim izle

dersimbelgeselelri

kilipler

satranç oyla

eski türküler dinle

ziyaretçi defteri

 


     
 









tunceliyk4.gif











 

 

 

    GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÇEMİŞGEZEK

 

İLK ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK

 

Çemişgezek ve cevresinin Tunç Devrinden itibaren yerleşim yeri olduğu kaynaklar tarafından belirtilmektedir. Bu konu da 1968-1970 yılları arasında Keban Baraj Gölü çevresinde araştırma yapan H. Zubeyir Koşay M. 6. 4000-3000 yillannda da bugunkune benzer bir yerleşim alani oldugunu belirtmekte-dir.
Kaynakların verdiği bilgiye göre Çemişgezek ve çevresine ilk çağ boyunca Kuhurriler (Mitani) Hititler, Urartular, Medler, Persler, Selevkoslar, Büyük Roma imparatorluğu ve Sasaniler ha¬kim olmuşlardır.
 

Medler Döneminde Çemişgezek


Kral Kiyaskar yönetiminde güçlenen Medler Asurlara karşı mücadele etmişlerdir. Yapılan Med-Asur mücadelesi Medlerin zaferi ile sonuçlanınca Asur Devleti tarihten silinmiştir. Bundan son¬ra Medler bölgenin tamamına hakim olmak için çalışmaya başlamışlardır. Bu çalışmaların en önemlisi M.Ö. 585 yıllarında olmuştur. Bu tarihte Med Ordusuyla Lidya Ordusu karşılaşmıştır. Lidya Kralı Alyot Medler karsısında bozguna uğrayınca Kızılırmağın doğusunu Medlere terk etmiştir.
Medlerin bölgemizdeki hakimiyetleri uzun sureli olmamıştır. Medler Anadolu'yu ele geçirmek için uğraşırken İran’da Kral Kurs yönetiminde Persler ortaya çıkmıştır. Persler iyice guglendik-ten sonra M. O. 550 yılında Medleri yıkarak yerine pers imparatorluğunu kurdular. Böylece medlerin hakim olduğu diğer topraklarla birlikte bölgemiz de pers hakimiyetine girmiştir.

 

Persler Döneminde Çemişgezek


Persler, Med hakimiyetine son verdikten sonra Anadolu'yu "Satrap"lık adını verdikleri idari taksimatla yönettiler. Perslerin Doğu Anadolu'daki hakimiyetleri Pers Kralı Dara'dan itibaren başar. Kral Dara M.Ö. 519 yılında Anadolu seferine çıkar ve Tunceli yöresini Pers ha¬kimiyetine dahil eder. Böylece Çemişgezek ve çevresi de Pers hakimiyetine girer.
Perslerin Çemişgezek ve çevresindeki hakimiyeti Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers İmparatorluğuna son vermesine kadar devam etmiştir.

 

Selevkoslar Döneminde Çemişgezek


Makedonya Kralı Büyük İskender bölgemize ancak M. Ö. 323 yılına kadar hakim olabildi. Bu tarihte Büyük İskender ölünce kurmuş olduğu imparatorluk "Generalleri" arasında üçe bölünmüştür. Bu bölüşmede Çemişgezek ve çevresi General Selevkos'a düşmüştür.
General Selevkos, bölgemizde uzun süre kalmamıştır. Bir süre sonra Antakya şehrini kurarak buraya göç etmiştir. General Selevkos'un gitmesiyle ortaya çıkan otorite boşluğunu mahalli hanedanlar doldurmuştur.
Bu hanedanların en önemlisi Armenia Krallığıdır. Armenia krallığı Kars, Erzincan ve Elazığ ile çevresine hakim olmuştur. Bu durum M. Ö. 250 yılına ka¬dar devam etmiştir. Bu tarihte ortaya çıkan Partlar Mahalli hanedanların bölgemizdeki hakimiyetlerine son vermişlerdir. Bu tarihten itibaren bölgemize Partlar hakim olmuştur. . Bu durum M. Ö. 65 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Büyük Roma imparatorluğu’na bağlı kuvvetler Fırat’ın doğusuna geçerek, Partlarla mücadeleye başlamışlardır. Bu mücadele aralıklarla M.S. 226 yılına kadar devam etmiştir.
Bu tarihte Sasaniler Partlara saldırarak bunları ortadan kaldırmışlardır. Partların ortadan kaldırılması Sasanilerle Büyük Roma imparatorluğu’nu karşı karşıya getirmiştir.
 

BÜYÜK ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK


Sasani Devleti Partlara son verdikten sonra Büyük Roma imparatorluğu ile bir antlaşma yaparak Part topraklarını aralarında paylaşmışlardır. Bu paylaşımda Büyük Roma imparatorluğu’na Gümüşhane, Artvin, Erzincan, Sivas, Malatya, Adıyaman, Maraş., Antep, Hatay, Tunceli ve çevreleri düşmüştür. Böylece bölgemizde Büyük Roma egemenliği başlamıştır. Bir süre sonra Sa¬sanilerle Büyük Roma imparatorluğu’nun arası açılmıştır. Sasani - Büyük Roma imparatorluğu mücadelesi Romalıların zaferi ile sonuçlanınca Sasani¬ler ellerindeki Part topraklarını Romalılara kaptırmışlardır.
Büyük Roma imparatorluğunun Çemişgezek’teki egemenliği M.S. 396 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Büyük Roma imparatorluğu Doğu ve Batı diye ikiye ayrılınca Çemişgezek ve çevresi Doğu Roma imparatorluğunun egemenliği altına girmiştir.

Hititler Döneminde Çemişgezek


Hitit Kralı Suppiluliuma devrinde Mi¬tani toprakları Hitit nüfuzu altına girince bölgede ilk defa siyasi bir birlik sağlandı. Çemişgezek ve çevresindeki bu si¬yasi birlik Hitit Kralı Suppiluliuma'nın ölümüne kadar devam etti.
Suppiluliuma'nın ölümü üzerine Mita-niler Hititlere saldırdılar. Amaçları Hitit¬lerin topraklarını ele geçirmekti. Bu Hitit - Mitani mücadeleside Hititlerin üstünlüğü ile sona erdi. Bozguna uğrayan Mitaniler geri çekilince bütün Mitani ülkesini (Kars ve Artvin hariç) kendi toprak¬larına kattılar. (M.Ö. 1300).
Hititlerin Çemişgezek ve çevresinde¬ki hakimiyetleri M.O. 1180 yıllarına kadar sürmüştür. Bu tarihte Hititler batıdan gelen kavimler tarafından yıkılınca bölgenin idaresi kısa sürelide olsa Hitit şehir Devletlerinin; Hitit şehir Devletlerinden sonra bölgeye Urartular hakim olmuşlardır.

Kuhurriler (Mitaniler) Döneminde Çemişgezek


M.6. 4000 yıllarında bugünkü Urfa ve çevresini hakimiyeti altına alan Mita¬niler bir süre sonra iki konfederasyona ayrılmışlardır. Bu konfederasyonlardan birincisi "Doğu Anadolu'ya" ikincisi ise "Güney Doğu Anadolu'ya" hakim ol-muşlardır.
Bir süre bu şekilde bölgeye hakim olan Mitaniler bir süre sonra birbirlerine düşmüşlerdir. Yapılan mücadelede I. Konfederasyon yenilgiye uğramıştır. Böylece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri II. Konfederasyonunun haki¬miyeti altına girmiştir. Bu gelişmeden sonra bölgemizde Mitani hakimiyeti başlamıştır.
Mitaniler M.6. 1800 yıllarında Hititlerle mücadeleye girdiler. Mitani - Hitit mücadelesi Mitanilerin bozgunu ile sona erdi. Ancak bu dönemde Hititler iç me-selelerle uğraşmak zorunda olduklan için Mitani topraklarına dokunmadılar. Bu durum M. Ö. 1500 yıllarına kadar devam etmiştir.
M.6. 1500 yıllarında bir kez daha Mi¬tani - Hitit mücadelesi başladı. Bu dönemde oldukça güçlenen Hititler Mitanilere saldırdılar. Uzun süren mucadeleler bir sonuç vermedi. Bunun üzerine Hitit Kralı Supp'luliuma kızını Mitani Kralının oğlu ile evlendirdi. Böylece iki devlet arasındaki savaş sona erdi. Hitit Kralı Suppiluliuma kısa bir süre sonra da-madını Mitani tahtına geçirtti. Böylece Mitani topraklan ile birlikte bölgemizde Hititlerin nüfusu altına girdi.
 

MOĞOLLAR DÖNEMİ

1243 yılında Moğollar Kösedağ Savaşı’nda Anadolu Selçuklularını mağlup ederek Sivas, Malatya, Kayseri ve diğer önemli şehirlerini zabt etmiştir.Bu durum da Anadolu Selçuklu Sultanları cizyeye bağlı birer bey haline düşmüşlerdir.
Anadolu Selçuklu Sultanlığının Moğollara bağlı bir beylik haline gelmesiyle Anadolu’da Moğol hakimiyeti başlamıştır.Ancak bu hakimiyetin Çemişgezek için de geçerli olup olmadığı tartışma konusudur.
Şeref name’de Çemişgezek yöresinin Cengiz Han , Timurlenk, Şahruh Mirza ve Türkmen Kara Yusuf gibi büyük fatihler zamanında bile Çemişgezek Hakimlerinin ellerinden çıkmadığı belirtilmektedir.Ancak Çemişgezek’i ellerinden çıkarmama hususu açık değildir.Burada iki ihtimal söz konusudur.
Çemişgezek Hakimleri Moğol Vasıllığını kabul ederek vaziyetlerini korumuşlar veya Moğollara karşı koyarak bağımsızlığını sürdürmüşlerdir.Her iki görüşü de destekleyen iddialar mevcuttur.
Bazı kaynaklarda Moğol istilası sırasında birçok aşiretin Dersim’ in sarp dağlarına sığınarak kendilerini kurtardıklarını ve zaman zaman Moğolların yollarını keserek öç aldıklarını açıklamaktadır.Ayrıca Hulagu Han zamanın da Doğu Anadolu’ ya yapılan diğer bir seferde aşiretin buraya sığındıklarını, Hulagu Han’ın oğlu ve ilhanlıların Erzincan Valisi Yeşmut’ un buraya bir ordu gönderdiği ancak başarılı olamayarak geri çekildikleri belirtilmektedir.
Diğer yandan Kösedağ Savaşı’nda Moğolların galip gelmelerinden sonra Suriye, Doğu ve Güney Anadolu’daki bazı şehir devletlerinin bağımsızlıklarını devam ettirdikleri kaynaklarda belirtilmektedir.Bu da ikinci görüşü desteklemektedir.
Bu görüşlere dayanılarak Çemişgezek hakimlerinin tam bağımsız olarak kaldıkları ileri sürülebilir.Ancak bir memleketin hükümdarı gönül rızasıyla Moğolların emrine girince, Moğollar yazılı bir antlaşma ile memleketlerin idaresini o hükümdara bıraktıkları bilinmektedir.
Sasaniler Döneminde Çemişgezek

Önceleri Büyük Roma imparatorluğu ile anlaşan Sasaniler daha sonra antlaşmaya uymayarak önce Büyük Ro¬ma, ardından da Doğu Roma ile savaştılar. Mücadelenin ilk yıllarında başarılı olmadılarsa da daha sonra Doğu Roma'nın iç meselelerle uğraşmasını fırsat bilerek bölgeyi hakimiyetleri altına aldılar. Sasaniler Doğu Anadolu'yu Mazband adını verdikleri Valilerle idare etmeye başladılar.

Sasanilerin Çemişgezek ve çevresindeki hakimiyetleri M.S. 642 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte Müslüman Araplarla mücadeleye giren Sasaniler Kadsiye ve Nihavend savaşlarını kaybedince yıkılarak tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

Urartular Döneminde Çemişgezek
M.Ö. 900-600 yılları arasında Çemişgezek ve çevresine Urartular hakim olmuşlardır. Urartular zamanında Çemisgezek önemli sınır noktalarından biridir. Urartular zamanında ilçemizin batısında Tağar Çayı vadisi boyunca uzanan doğal mağaralar mesken ve savunma amaçlı kullanılmışlardır. Bu mağaralar günümüzde ilçemizin en önemli turistik değerlerindendir.
Kaynakların verdiği bilgiye göre Urar¬tular bu mağaraları kullanmakta olduk¬ça gelişmişlerdir.Çemişgezek'teki in Delikleri Devriş Hücreleri bu tür mağaralara güzel örnektir.
Urartular Doğu Anadolu ve çevresine hakim olduktan bir müddet sonra Asurlara karşı mücadeleye girmişlerdir. Bu mücadeleler Urartuları oldukça yıpratmıştır. Asurlara karşı başarılı olamayan Urartular küçüle küçüle merkezleri Tusba / Tuşpa/ Van çevresine kadar çekilmişlerdir. Böylece Urartuların Çemisgezek ve çevresindeki hakimiyetleri sona ermiştir. Urartular'dan sonra bölgede Asur hakimiyetinden söz etmek mümkün değildir
 

ORTA ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK


Orta çağ boyunca çemişgezek ve çevresine Doğu Roma, Müslüman Araplar (Abbasiler), Büyük Selçuklular, Mengücekler, Çubukoğulları, Artukoğulları, Saltukoğulları, Anadolu Selçukluları, Eratnalılar ve Safevi devletleri hakim olmuşlardır.

ABBASİLER DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK


750 yılında İslam Aleminin liderliğini ele alan Abbasiler Tunceli ve çevresini IX. Yüzyılda İslam Devleti’nin sınırlarına dahil etmişlerdir.Ancak Abbasilerin amacı İslam Dini’ni yaymak olduğu için bunlara ait herhangi bir eser bölgemizde mevcut değildir.
 

ARTUKOĞULLARI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

Çubukoğlu Mehmet Bey’den Çemişgezek ve çevresini alan Balak Gazinin hakimiyeti 1124 yılına kadar sürdü.Balak Gazi Harput, Palu Çemişgezek ve Dersim havalisini hakimiyeti altına aldı.Bu tarihte Balak Gazi Haçlılarla girdiği mücadelede kaybetti.Bunun üzerine Çemişgezek ve çevresi Timurtaş’ ın egemenliğine girdi.
Artuk Bey bütün Selçuklu kumandanları gibi bir Türkmen Beyi idi. Bu hanedana mensup bir çok hükümdarın elde edilen sikkelerdeki damgalarına bakılırsa bunların Oğuzların “Kayı Boyu’na” mensup olduklarını kabul etmek gerekir. Artuk Bey bir çok savaşlara ve bu meyanda Malazgirt Meydan Muharebesine de iştirak etmiş ve Selçuklu Sultanları tarafından verilen yüksek görevlerde bulunmuştur.

BÜYÜK SELÇUKLU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK
Büyük Selçuklu Devleti’nin Kuruluş Tarihi olarak kabul edilen 1040 yılı ile 1071 Malazgirt Meydan muharebesi arasındaki 30 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman diliminde Selçuklular,merkezi Asya’daki kat’i hakimiyetlerini hızla Ön Asya, Orta Doğu, Azarbaycan ve Kafkasya’ya ulaştırdılar.Bu bölgeler Müslümanlarla bölgenin daha önceki hakimi olan Hıristiyanların uzun yıllar kanlı mücadelelerine sahne olmuştur. Kafkasya’da Gürcü, Ermeni ve Hıristiyanlarla karşı karşıya kalan Selçuklu komutanları, bölgedeki Bizans hakimiyetini kırarak önce Aras Vadisini takiben Kuzey Doğu Anadolu’ya sarktılar.Kars, Ağrı ve Erzurum yöreleri hızla fethedildi.Malazgirt ten önce Yukarı Fırat Havzasına ulaşan Türkler, zaferden sonra Doğu Anadolu’da fetihlerde üstün başarıları olan komutanlara “İkta” olarak verilen bölgelerde saltanata bağlı beylikler kurdular. Bunların ilki Ebul Kasım Saltuk’ a ikta olunan “Saltuklu Beyliği”dir. Erzurum ve çevresini içine alan ve uzun yıllar Çemişgezek’te de hükümran olan bu beyliğin kurucusu Emir saltuk II,Selçuklu soyundan gelen bir kahramandır.Daha önceleri, Selçukluların ilk kuruluş yıllarında Mavera-ünnehir, Gazne ve Horasan’ın fetihlerinde üstün başarısı temayüz eden bir kahramanın soyundan gelen Emir Saltuk II Anı ve Kars dolayları ile Büyük sultan Alparslan’ın takdir ve teveccühünü kazanarak kendisine ikta olarak verilen bu bölgede emir Saltuk II Doğu Anadolu’da ilk Türk Beyliğini kurmuştur. 1072-1202 yılları arasında Erzurum merkez olarak kurulan bu beylik bütün Yukarı Fırat Havzasında hüküm sürmüş ve bölgenin Türkleşmesinde en etkin amillerden biri olmuştur.Murat Nehrine kadar bütün Çemişgezek havalisini de kapsayan Saltuklu Beyliği Anadolu’da kurulan Selçuklu Beyliklerinin ilki olması dolayısıyla Anadolu tarihinde çok önemli bir yer tutar. Saltuklu Hanedanın Seceresi kronolojik sıraya göre aşağıda gösterilmiştir.
1-Ebul Kasım Saltuk II
2-Emir Ali
3-Ebul Muzaffer Gazi
4-İzzeddin Saltuk II
5-Mama Hatun
6-Nasreddin Muhammed
7-Ebu Musa Bin Nasreddin
Muhammed(Micingerd Beyi)
8-Melikşah Bin Nasreddin
Muhammed(Çemişgezek Beyi)
Milikşah Bin Nasreddin Muhammed’in soyundan gelenler Yavuz Sultan Selim Han dönemine kadar Çemişgezek’te hakimiyetlerini devam ettirirler.


ÇUBUKOĞULLARI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

Sultan Melikşah döneminde Anadolu’da fetihler devam ederken Türkmen kuvvetleri de Diyarbakır ve çevresini ele geçirmek için çalışıyorlardı.Türkmen kuvvetlerinin başarılı çalışmaları sonunda Diyarbakır Selçuklu hakimiyetine girince Sultan Melikşah bu çalışmada büyük payı olan Çubuk Bey’i ödüllendirdi.Onu seferin komutanı tayin ederek Palu, Harput, Çemişgezek ve çevrelerini ele geçirme görevini ona verdi.
Çubuk Bey, önce Harput Kalesini ele geçirdi.Ardından başarılı çalışmalarda bulunarak Eğin.(Kemaliye) Arapgir, Hanzit (Palu ve Genç çevresi)ve Çemişgezek Kalelerini ele geçirdi.Böylece Çemişgezek ve çevresinde Çubukoğulları hakimiyeti başladı.
Çubukoğulları nın Çemişgezek ve çevresindeki hakimiyeti 1092 yılında el değiştirdi.Bu tarihte Çubuk Bey’in ölümü nedeniyle Çubukoğulları nın başına Mehmet Bey geçti.
Çubukoğlu Mehmet Bey 1113 yılına kadar bazen Büyük Selçuklu Sultanlığına bazen de Anadolu Selçuklu Sultanlığına bağlı kalarak varlığını devam ettirdi.1113 yılında Çubukoğlu Mehmet Bey ölünce hakim olduğu bölgeler Artukoğlu Balak Gazi’nin eline geçti.
 

MENGÜCEKLER DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

Sultan Alparslan 1071 yılında Büyük Malazgirt Zaferini kazanınca komutanlarına Anadolu’yu fethetme görevini vermişti.Bu fetih hareketine katılan komutanlardan biri de Mengücek Gazi’dir.
Mengücek Gazi Merkezi Erzincan olmak üzere Mengücekler Beyliğini kurmuştu. Bu beylik 1142 yılına kadar tek merkezden yönetilirken bu tarihte Melik İshak’ ın ölümü ile üçe bölünmüştür.

 SALTUKLULAR DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

    Büyük Selçuklu devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1040 yılı ile 1071 Malazgirt Meydan muharebesi arasındaki 30 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman diliminde Selçuklular, merkezi Asya'daki kat’i hakimiyetlerini hızla ön Asya, Orta Doğu, Azerbaycan ve Kafkasya'ya ulaştırdılar. Bu bölgeler Müslümanlarla bölgenin daha önceki hakimi olan Hıristiyanların uzun yıllar kanlı mücadelelerine sahne olmuştur.

    Kafkasya'da Gürcü, Ermeni ve Hıristiyanlarla karşı karşıya kalan Selçuklu komutanları, bölgedeki Bizans hakimiyetini kırarak önce Aras Vadisini takiben Kuzey Doğu Anadolu'ya sarktılar. Kars, Ağrı ve Erzurum yöreleri hızla fethedildi. Malazgirt ten önce Yukarı Fırat Havzasına ulaşan Türkler, zaferden sonra Doğu Anadolu'da fetihlerde üstün başarıları olan komutanlara "ikta" olarak verilen bölgelerde saltanata bağlı beylikler kurdular. Bunların ilki Ebul Kasım Saltuk'a ikta olunan "Saltuklu Beyliği”dir.

Erzurum ve çevresini içine alan ve uzun yıllar Çemişgezek' te de hükümran olan bu' beyliğin kurucusu Emir saltuk II, Selçuklu soyundan gelen bir kahramandır. Daha önceleri, Selçukluların ilk kuruluş yıllarında Maveraunnehir, Gazne ve Horasan'ın fetihlerinde üstün başarısı temayuz eden bir kahramanın so­yundan gelen Emir Saltuk II Anı ve Kars dolaylan ile bütün Kuzey Doğu Anadolu'nun fethinde üstün başarısı ile Büyük sultan Alparslan’ın takdir ve teveccühünü kazanarak kendisine ikta ola­rak verilen bu bölgede emir Saltuk II Doğu Anadolu'da ilk Türk Beyliğini kurmuştur. (1072)

    1072-1202 yılları arasında Erzurum merkez olarak kurulan bu beylik bütün Yukarı Fırat Havzasında hüküm sürmüş ve bölgenin Türkleşmesinde en etkin amillerden bin olmuştur. Murat Nehrine kadar bütün Çemişgezek havalisini de kapsayan Saltuklu Beyliği Anadolu'da kurulan Selçuklu Beyliklerinin ilki olması dolayısıyla Anadolu tarihinde çok önemli bir yer tutar.

Saltuklu Hanedanın seceresi kronolojik sıraya göre aşağıda gösterilmiştir.

1-Ebul Kasim Saltuk ll

2- Emir Ali

3- Ebul Muzaffer Gazi

4- izzeddin Saltuk II

5- Mama Hatun

6- Nasreddin Muhammed

7- Ebu Mansur Bin Nasreddin Muhammed ( Micingert Beyi )

8- Melikşah Bin Nasreddin Muham­med (Çemişgezek Beyi)

Melikşah Bin .Nasreddin Muham-med'in soyundan gelenler Yavuz Sultan Selim Han dönemine kadar Çemişgezek 'te hakimiyetlerini devam ettirirler

ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

        Sultan Alaaddin Keykubad Malatya Ordusu Serdarı Emir Esidüdin Ayaz’ın komutasında 5000 kişilik bir süvari birliğini muhasara araçları ile birlikte Çemişgezek’in fethi için görevlendirdi.İbni Bibi bu dönemlerde Çemişgezek Kalesini şöyle tasvir etmektedir. “Başı semaya yükselmiş bir kaya içine kudretin eli ile oyulmuş bir mağara gördüm. (İn Delikleri kastedilmetedir) Bu kayanın bir tarafındaki vadide Nil’i hiçe sayan ve fili sivrisinek zanneden bir ırmak akıyor. (Burada Tağar Çayı kastedilmektedir.) Suyun öte tarafında sağlam temeller üzerine kurulmuş metin bir kale içinde bir şehir göze çarpıyordu” . İbn-i Bibi Çemişgezek Kalesi’nin Selçuklular tarafından fethedilmesini de şöyle nakleder

“Çemişgezeklilere Kahta’nın akibetinden ve nasıl teslim olduklarından ve imdatlarına gelen Şam Ordusu’nun ne suretle imha edildiğinden bahisle, tehdit yollu sözler söylemek ve hikayeyi onlara anlatmak üzere ve Çemişgezek Kalesi’ni teslim etmesi için bir elçilik heyetini kale komutanlarına gönderir.Elçiler kale komutanına ulaşamadan kaleden yağmur gibi oklar yağmaya başlar. Bu heyet her ne kadar Biz Elçiyiz sizinle görüşmek üzere geliyoruz dediler ise de aldırış edilmedi. Elçiler mecburen geri döndü. Emir Esidüddin bunun üzerine  “Madem ki onlar söz kapısını kapadılar, bizim için cenk yolunu açmak yaraşır” dedi.Emir Esidüddin derhal mancınıkların kurulmasını emretti.Kale kapısında uzun bir mücadele başladı.İlk günkü şiddetli çarpışmalar şafak vaktinden gece karanlığı basıncaya kadar mancınık ve oklarla devam etti. Muhasara bir hafta geceli gündüzlü devam etti.Muhasaranın 8.günü , her birinin içinde 10 muharip ve kenarlarında okların geçebilmesi için delikler açılmış bulunan 10 demir sandık mağaranın üzerinden aşağı sarkıtıldı. Sandıklarda siper almış muharipler bulutlardan yağmur yağdırır gibi mağaranın içine okları yağdırdılar.

Ancak bu çalışmalar beklenen ölçüde başarılı olamadı.Bunun üzerine kalenin bir yerindeki çatlak tespit edildi. Çatlak genişletilerek içeri girildi. Uzun süren sert bir direnişten sonra zor durumda kalan Çemişgezek liler bir elçilik heyeti göndererek savaşın sona ermesini talep ettiler. Emir Esidüddin bu talebi kabul edince Çemişgezek Kalesi’ de Selçuklu hakimiyetine girer.

Anadolu Selçuklularının Çemişgezek hakimiyeti 1226 yılında başlar.Bu durum Moğolların Anadolu’ya hakim olmalarına kadar devam etmiştir

BİZANS İMPARATOLUĞU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

Büyük Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı diye ikiye ayrılınca Çemişgezek ve çevresi Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğuna düşmüştür. Bizans İmparatorluğu bölgemiz için önce Sasanilerle mücadele etmiş daha sonra aynı amaç için değişik devletlerle mücadele
etmiştir.Bizans İmparatorluğu 591 yılında bölgemizin tamamına hakim olmuştur.Kaynakların verdiği bilgiye göre Çemişgezek ve çevresi Bizans İmparatorluğu döneminde “Hierepolis” olarak anılmakta idi.
Bizans İmparatorluğu bölgeyi korumak için özellikle Konstantin döneminde Araplarla büyük mücadeleler yapmıştır.Bu çalışmalar sonunda kesin bir sonuç ortaya çıkmaz.Bu arada Bizans İmparatorluğunda sık sık taht değişiklikleri olmaktadır.15 Mart 963 yılında Bizans İmparatorluğunun yönetimi İmparatoriçe Thephano’ nun eline geçer.Bu tarihte Bizans İmparatoru II. Romanos ölmüş oğulları Basiles ve Konstantin küçük oldukları için yönetim annelerinin elindedir. İmparatoriçe Thephano, bir süre sonra Nikephoros Phokas ile evlendi.Bu gelişme sonunda Bizans İmparatorluğunun yönetimi Nikephoros Phokas’a geçmiştir. Nikephoros Phokos , Bizans Ordusunu iki bölüme ayırarak ordu komutanlıklarına kardeşi Leon Phokas ve İoannes Tsimiskes’ i getirtti.Komutanlar kendi aralarında iş bölümü yaparak görev alanlarını belirlediler.Buna göre Leon Phokas Batı Orduları Komutanlığına İoannes Tsimiskes ise Doğu Orduları Komutanlığına gelmiştir.Bu komutanlardan İannes Tsimiskes Çemişgezekli idi. Kaynakların verdiği bilgiye göre bu dönemde Çemişgezek’ in adı “Tzimisca”idi. Aynı soyadı taşıyan İoannes’e izafeten bu isimin verildiği kaynaklar tarafından belirtilmektedir.
İoannes Tsimiskes’in Doğu Orduları Komutanlığına getirilmesi Çemişgezeklilerin Bizans İmparatorluğundaki etkilerini artırmıştır.Bu arada İmparator N.Phokas ülke işleri ile ilgileneceğine İmparatoriçe Thephano ile gününü gün etmektedir.Bu durumda ülke yönetiminde bozulmalar başlamıştı.Kendini kurtarmak isteyen İmparatoriçe Thephanon N.Phokas’a karşı bir suikast planlar ve bu işi Doğu orduları Komutanı İoannes Tsimiskes’e verir.
Tsimiskes,N.Phokas’a karşı bir suikast planı hazırlayarak 969 yılında onu ortadan kaldırır.N.Phokas’ın ortadan kaldırılması halk arasında memnunluk yaratmıştır.Bu gelişmeden kısa bir müddet sonra Çemişgezekli İoannes Tsimiskes Bizans İmparatorluğuna getirilir.
Kilise, İoannes Tsimiskes’in İmparatorluğunu onaylamak için İmparatoriçe Thephano’nun saraydan uzaklaştırılır.Böylece Bizans İmparatoru olarak taç giyer.İoknnes Tsimiskes dönemi Çemişgezek’in en parlak dönemidir.
İmparator İoannes Tsimiskes yaz aylarında Çemişgezek’e gelerek buradaki malikhanesinde kalıyordu.Bu nedenle dönemin kaynakları Hierepolis’e “Tsimiskes-Çemişgezek”adını vermektedirler.
Büyük Selçuklu Sultanlığı Döneminde Çemişgezek

1040 yılında Dandanakan Meydan muharebesini kazanarak devlet kuran Selçuklular 1071 yılında Malazgirt Mey¬dan Muharebesini kazanarak Anadolu kapılarını Türklere açmışlardır. Bu tarihte Bizans imparatoru Romen Diyojen'i yenen Sultan Alparslan Emirlerine Anadolu'yu fethetme görevi verir. Bu emri alan beylerde Anadolu'yu fethetmeye başlarlar. Bu beyler vasıtasıyla bölgemizde Selçukluların hakimiyeti altına girer.

KARAKOYUNLULAR-AKKOYUNLULAR-SAFEVİLER DÖNEMİ

Karakoyunlular (Baraniler), Oğuz boyundadır.Bu boylardan bir kısmı Moğol istilası esnasında Mavera - ünnehir ve Horasan taraflarından batıya sürüldüğü zaman bunların içerisinden Akkoyunlu ve Karakoyunlu Aşiretleri İlhanlılar zamanında ve Argun Han devrinde Türkistan’da göçüp, Fırat ve Dicle Nehirlerinin yukarı vadilerine yerleşmişlerdir.
Karakoyunlu Beylerinden Bayram Hoca Moğolların zaafından faydalanarak Karakoyunluları siyasi sahneye çıkarmış Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun uç bölgelerinde Türkmen hakimiyetini kurmuştur.Böylece Çemişgezek yöresi de Karakoyunlu hakimiyetine girmiş, ancak Karakoyunlu Akkoyunlu mücadeleleri içerisinde zaman zaman Karakoyunlu zaman zaman da Akkoyunlu hakimiyetine girmiştir.
Bu mücadeleler sonunda Kara Yölük Osman bey o devrin en dikkate şayan simalarından biri olup Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu olmuştur.Kuvvetli şahsiyeti ile Erzincan’dan Urfa’ya kadar uzanan bölgede hakimiyet sağlamıştır.Kara Yölük Osman Bey aynı samanda Karak oyunlu Devletinin süratle gelişmesine karşı kuvvetli bir engel teşkil etmiştir.
Akkoyunlu-Karakoyunlu mücadelelerinin sürdüğü bu dönemlerde Çemişgezek yöresi Çemişgezek Beylerinin idaresi altında bulunuyordu.Bu sebeple hem Erzincan, Erzurum ve Tunveli yöresindeki Karakoyunlulara, hem de Diyarbakır yöresinde yerleşmiş bulunan Akkoyunlulara karşı direnmek zorunda kalmıştır.
Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra Doğu Anadolu’da hakimiyeti ele geçiren Akkoyunlular bu hakimiyetlerini 1462 yılına kadar sürdürmüşlerdir.Kara Yölük Osman Bey, Timur ile iyi geçinmiştir.Timur, tarafından Malatya ve Diyarbakır taraflarının idaresi ile görevlendirilen Kara Yölük Osman Bey Erzincan, Harput, Çemişgezek ve Mardin taraflarını elde ederek buralarda güçlü bir devlet kurmuştur.
Kara Yölük Osman Bey devrinde Akkoyunlu - Karakoyunlu mücadelesi iyice yoğunlaşmıştır.Kara Yölük Osman Bey, Çemişgezek’ i ele geçirdiği sırada buranın hakimi Şeyh Hasan idi.Şeyh Hasan , Kara Yölük Osman tarafından kovulunca Karakoyunlu hükümdarı İskender Bey’e sığınmıştır.Kara Yölük Osman Bey ile İskender Bey arasında 1435 yılında Erzurum yakınlarında yapılan savaşta Kara Yölük Osman Bey mağlup edilerek öldürülmüştür.
Karakoyunlular Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan tarafından ortadan kaldırılmış, Uzun Hasan da Otlukbeli savaşı’nda Osmanlılara yenilince Çemişgezek yöresindeki Akkoyunlu hakimiyetleri sona ermiş oldu.
Karakoyunlu ve Akkoyunlu hakimiyeti zamanında günümüze kadar kalan en önemli izler ilçenin Sakyol ve Kıraçlar Köyü arasındaki sahada ve Oğuzlar Köyü civarındaki sahada ve Oğuzlar Köyü civarındaki mezarlıklarda bulunan “Koç Motifli Mezar Taşları”dır. Keban Baraj Gölünün oluşmasından önce bu mezarlıklarda bulunan Koç Heykelleri Elazığ ve Harput Müzelerine taşınarak koruma altına alınmıştır.
 

YENİ ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK
 


Yeni çağ boyunca Çemişgezek ve çevresine Osmanlı devleti hakim olmuştur


BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ÇEMİŞGEZEK
 


Birinci dünya savaşı sırasında Çemişgezek’ de işgalin eşiğine gelmiştir. Bu sırada Harput -Elazığ II. Kolordu merkezi idi ve Kolordu komutanı Galip Paşa idi.Bu Kolordunun 18.fırkasının merkezi Hüsenik ve bu fırkanın da 98. Alayı Çemişgezek ve Hozat civarında bulunuyordu. Bu fırkalar savaşın başlaması ile Erzincan ve Erzurum tarafına hareket ederek Ruslara karşı savaşmışlardı. Bölgede askerin olmayışı, Ermenilerin kışkırtması ve Dersim aşiretlerinin de delaletiyle bir Rus askeri keşif kolu Ermenilerin refakatinde Çemişgezek önlerine kadar gelmişlerdi.Takvimlerin 1915 yılını gösterdiği bu tarihlerde Albay Halid Bey komutasındaki 36. hafif süvari alayı Çemişgezek’ in kuzeyinde Rus kuvvetleriyle karşılaşır ve onları bozguna uğratır. Bundan bir yıl sonra 5 Mart 1916 tarihinde ise Hamidiye Alayları ve milislerden oluşan kuvvetler Erzincan’a ilerleyen Rus kuvvetlerini Çemişgezek yakınlarındaki Eşek meydanında bir kez daha bozguna uğratırlar.
Rusya'nın I. Dünya savaşından çekilmesi üzerine bölgeye Rusların silah verdiği Ermeniler girmişlerdir. Bunlara karşıda Çemişgezek halkı başarılı mücadeleler yapmıştır.
 

EVLiYA ÇELEBi
SEYAHATNAMESİN'DE
ÇEMiŞGEZEK



Evliya Çelebi Çemişgezek’e geldiği tarihi tam olarak belirtmemekle beraber 1649-1650 yıllarında Çemişgezek' in içinde bulunduğu bölgeyi gezdiğini biliyoruz. Bu sebeple Çemişgezek' e de bu yıllarda geldiğini söyleyebiliriz.

Evliya Çelebi Sağman üzerinden geldiği Çemişgezek 'i bir paragrafla şöyle anlatır:

"Buradan kalkarak (Sağman) Çemişgezek Kalesine geldik. Cemşid'in bir gulamı kaçıp bu sa'b diyarlara kaçarak Kaarun gibi paraya malik olup Cemşid korkusundan bu kaleyi inşa ettiğinden "Çemşid Kenzek"den galat olarak "Çemişgezek" denmiştir. Sonra nice hükümdar eline girmiştir. Sonunda Selim Hana ahalisi itaat eylemiştir. Diyarbekir Vilayetinde sancak beyi tahtıdır. Beyinin hası (334-223) akçadır. 2 zeameti, 18 timarı, alaybeyisi, geri-başısı vardır. Sefer sırasında beyinin bayrağı altında tarn yüzbin adet silahlı askeri olur. Yüzelli akçelik kazadır. Muftü, nakib ve muhtesibi vardır. Kale ağası, kale neferleri dahi var. Murat nehrinden uzak yerlerde (Ovacık) nahiyesinde Munzur Baba Azizin dagından çıkan küçük bir kaynak olup Murat nehrine karışır. Bu nehir her sene Ağustos'tan başlayıp kırk gün acı ve kırk gün tatlı akar. Nehrin lezzetli alabalığı olur. Avcılar ziyaretten aşağıda balık avlarlar. Eğer ziyaret yanında avlarlarsa balıklar pişmez. Bu pinarın kuzeyinde bir dağ vardır. Orada Munzur Babanın diktiği bir agaç vardır ki, gayet siyahtır. Bu agacı kim keserse zarar çeker..."

 

MAMURATUL AZİZ SALNAMELERİNDE  ÇEMİŞGEZEK


'Cemşid Kenzek' den galat olarak Çe-mişgezek denmiştir. Sonra nice Hukum-dar eline girmiştir"
ibn-i Bibi ise Çemişgezek'in 1226 yi-Imda Anadolu selguklulan tarafmdan fet-hini anlatirken Çemişgezek Kalesini ş6yle tasvir etmektedir. "Başi semaya yukselmiş bir kaya igine kudretin eliyle oyulmuş bir magara gorduk. (in delikleri olmali) Bu kayanin birtarafmdaki vadide Nil'i hige sayan ve fili sivrisinek zanne-den bir irmak akiyor. Suyun b'te tarafm-da saglam temeller uzerine kurulmuş

 

CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK
 



Milli mücadele döneminde Çemişgezek halkı bütün imkan ve olanaklarıyla seferber olmuştur. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisine Çemişgezek; Diyap Ağa ve Nüzhet Saraçoğlu olmak üzere iki mebus göndermiştir.
Cumhuriyet döneminde Çemişgezek yöresinde yaşanan en önemli gelişme 1926 yılında başlayan Koçuşağı ayaklanmasıdır. 7 Ekim 1926 tarihinde başlayan bu isyanda Çemişgezek civarında yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Koçuşağı ayaklanmasını bastırmakla görevli Albay Mustafa Muğlalı önce Çemişgezek ve köylerinden özellikle, Koçolu Bölgesi ile Ulukale ve Şavak aşiretlerinden gönüllü milis birlikleri oluşturdu ve bu kuvvetleri Jandarma birliklerine takviye etti. Çemişgezek milis kuvvetleri bu harekatta şu şekilde konuşlandırıldı; Ulukale ve dolaylarındaki silahlı köylüler ile Şavak aşiretine mensup milis kuvvetleri Hadişar deresinin Doğu sırtlarını tutacak, Çemişgezek’in batı ve kuzeybatısındaki köylülerden oluşan milis kuvvetleri ile Çemişgezek mahalli Jandarma kuvvetleri Gülbahçe köyü ile Ardige arasındaki mıntıkayı tutacaklardı. Koçuşağı ayaklanması sırasında Çemişgezek sınırları içinde en yoğun çatışmalar kırklar dağı, Yılan Dağı ve Tağar Vadisi ile Ulukale civarında cereyan etmiştir.
Ayaklanma nihayet 30 Kasım 1926’da bastırılarak sona erdirilmiştir.
1937-1938 Dersim isyanlarında da Çemişgezek isyancı aşiretlerin saldırılarına uğramış ve sivil halk belirlenen yerlerde nöbetleşe bekleyerek ilçelerini, köylerini savunmuşlardır. Bu isyanlarda da Çemişgezek Ali Boğazı ve civarındaki bölgelerde saklanan isyancılara karşı yapılan harekatlarda üs olarak kullanılmış ve bu harekatlarda Çemişgezek halkının rehber olarak faydalanılmıştır.


 

İDARİ TARİHİ İLE ÇEMİŞGEZEK

 M.Ö.4000 yıllarından başlayan tarihi ile Çemişgezek’ in sürekli olarak önemli bir yerleşim ve konaklama yeri olduğu bilinmektedir. Ancak idari tarihçesini 1200’lü yılların başından başlatmak doğru olacaktır. Bu yıllarda Saltukoğulları beyliğinin Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Süleyman Şah tarafından ilhakından sonra son Saltuklu hükümdarı Nasreddin Muhammed’in oğlu Melik şah Çemişgezek’ e çekilerek burayı beylik merkezi haline getirmiştir. Bu beylik 32 kale ve 16 nahiyeden ibarettir.
Çemişgezek beyliği Kanuni Sultan Süleyman zamanına kadar mevcudiyetini sürdürmüşken bu dönemde Çemişgezek Beyi Pir Hüseyin Beyin ölümü üzerine evlatları arsında başlayan mücadele sonrası beylik iki sancak ve 14 zeamete ayrılmıştır.
1518 yılında Yavuz Sultan Selim zamanında o döneme kadar sancak olarak idare edilen Çemişgezek liva haline getirilerek Diyarbakır eyaletine bağlanır.Bu yıllarda Çemişgezek kanunnamesi yayınlanarak buranın gelir, gider, ekonomi ve yönetim sistemi karara bağlanır. 1568 yılında yapılan yeni bir düzenleme ile Çemişgezek sancağı Diyarbakır beylerbeyliğinden alınarak Erzurum beylerbeyliğine bağlanır.Bu tarihlerde sancak merkezi Çemişgezek’ e 9 nahiyenin bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Çemişgezek’ in Erzurum beylerbeyliğine bağlılığı fazla sürmez ve 1609 yılında tekrar Diyarbakır beylerbeyliğine bağlanır.Çemişgezek bu şekilde uzun yıllar Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak olarak idare edildikten sonra 1858 yılında kazaya dönüştürülerek Harput’ a bağlanır.
1880 tarihine gelindiğinde ise Çemişgezek’ in Keban’a bağlı bir nahiye olduğunu görmekteyiz.
1881 tarihinde ise Dersim vilayeti teşkil edilir. Çemişgezek’ te kaza haline getirilerek vilayet merkezi olan Hozat’a bağlanır.
1887(H.1304) yılında Dersim vilayeti lağvedilerek sancak haline gelmiş ise de Çemişgezek yine Dersim’ e bağlı kalmıştır.1925 yılında Dersim Sancağı da kaldırılınca Çemişgezek de diğer kazalar gibi Elazığ’a bağlanmıştır.
25 Aralık 1935 tarih ve 2885 sayılı kanun ile Erzincan vilayetinin Pülümür, Elazığ vilayetinin Hozat, Nazmiye, Mazgirt, Pertek ve Çemişgezek İlçelerinin bağlandığı Tunceli vilayeti teşkil edildi. Ancak Tunceli vilayeti özel kanuna göre 01.01.1947 tarihine kadar geçici merkezinin bulunduğu Elazığ’dan idare edilmiş, 30 Aralık 1946 tarih ve 4993 sayılı kararla il merkezi kalan kasabasına nakledilmiştir.
Çemişgezek o tarihten bugüne kadar Tunceli vilayetinden idare edilmektedir.
İlçenin Belediye teşkilatı 1881’de kurulmuştur.Keban Barajı’nın teşekkülünden önce toplam 51 köy muhtarlığı varken, bu köylerden 14’ü tamamen 12’si kısmen su altında kalmıştır.
Zamanla göçlerin de tesiri ile bir kısım köyler de tüzel kişiliğini kaybetmiştir.Bugün ilçeye bağlı 31 köy muhtarlığı ve 29 mezrası bulunmaktadır.


OSMANLI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK

Yeni Çağ boyunca Çemişgezek ve çevresine Osmanlı Devleti hakim olmuştur. Osmanlı Devleti Döneminde Çemişgezek 1514 Çaldıran Meydan muharebesinden sonra Hacı Rüstem’ in oğullarından Pir Hüseyin Bey, Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkarak babasının topraklarının kendisine verilmesini talep etmiştir. Yavuz Sultan Selim bu talebi kabul ederek Maraş Beylerbeyi Bıyıklı Mehmet Paşa’yı Pir Hüseyin Bey ile birlikte Çemişgezek’ e göndermiştir.Pir Hüseyin Bey Çemişgezek ’e geldikten sonra aşiret kuvvetlerini etrafına toplayarak Çemişgezek’ te hüküm süren Nur Ali Halife’yi Çemişgezek’ ten çıkardı ve Tekir Yaylağı denilen yerde bozguna uğrattı.
Büyük bir zafer kazanan Pir Hüseyin Bey Tur Ali Halife’nin başını kestirerek Çemişgezek’ teki hakimiyetini sağlamlaştırdı.30 yıl boyunca Çemişgezek ve çevresinin tek hakimi oldu. 1544 yılında ölünce ardında 16 erkek evlat bıraktı.
Osmanlı Devleti bu durumda Çemişgezek ve çevresini 2 sancak ve 14 Zeamet ve Timar’ a ayırarak buraları Pir Hüseyin Bey’in oğulları arasında taksim etti.Bu taksimat’a göre ;

1- Yusuf Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında 70.000 akça tutarında bir zeamet verildi.Erkek evlat bırakmadan öldüğü için toprakları Muhammed Bey’in çocukları arasında pay edildi.
2- Muhsin Bey Bin Pir Hüseyin Bey bu da miras kalan vilayetten 70.000 akçalık bir zeamet pay aldı.Öldüğü zaman zeameti 5 çocuğu arasında paylaştırıldı.
3- Yakup Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında kendisine 40.000 akçalık bir zeamet verildi.Bunun da ölümü üzerine zeameti çocukları arasında pay edildi.
4- Keykubad Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında buna 50.000 akçalık bir zeamet verildi.Ancak Keykubad Bey bunu gurur meselesi yaparak kabul etmedi. Ailesini ve topraklarını terk ederek Yemen’e gitti. Yemen’de Osmanlı Devletine büyük hizmetler gördü.
5- Keykavus Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında buna da 20.000-25.000 akçalık bir zeamet verildi. Öldükten sonra mirası oğlu Mansur Bey’e verildi.
6- Perviz Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında buna da 20.000-25.000 akçalık bir zeamet verildi.Ölünce mirası oğlu Haydar bey’e geçti.
7- Behlül Bey Bin Pir Hüseyin Bey miras kalan vilayetin taksimi sırasında buna 40.000 akçalık bir zeamet verildi. Ölünce zeameti önce oğluna ardından da torununa geçti.

 

      COĞRAFİ DURUM

 

ÇEMİŞGEZEK' İN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ


Çemişgezek Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat bölümünde 38-39 doğu meridyenleri ile 39-40 kuzey paralelleri arasında yer alan Tunceli il iline bağlı bir ilçedir. Tunceli il merkezinin güneybatısında bulunan Çemişgezek, doğusunda Pertek ve Hozat, kuzeyinde Ovacık ve Erzincan, batısında Elazığ ve Erzincan, güneyinde de Keban Baraj gölü ile çevrilidir.
İlçenin en önemli yükseltileri Pilav Tepe, Bozan Tepe, Kırklar Tepesi ve Yılan Dağıdır.
İlçedeki en önemli akarsu ise Hozat’ın Ağviran köyünden doğan ve Çemişgezek sınırları içinden geçerek Keban Baraj Gölüne dökülen Tağar çayıdır.
Çemişgezek ilçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 975 m.dir. İlçenin güneyinde yer alan köylerde rakım düşerken kuzeye doğru çıkıldıkça rakım yükselmektedir.
İlçenin toplam yüzölçümü 877 kilometre karedir. Keban Baraj Gölü’nün teşekkülünden önce daha geniş bir alana sahip olan Çemişgezek’in 14 köyünün tamamen ve 12 köyünün de kısmen su altında kalması ile en verimli topraklarını da kaybetmiştir. Bugünkü durum itibarı ile toplam yüzölçümünün 5’ini ekilebilir alanlar ,%2’sini ormanlar, c’ünü göl ve meralar kaplamaktadır.
Arazinin engebeli olması sebebiyle ulaşımda bazı zorluklar yaşanmaktadır. Keban Baraj Gölü’nün teşekkülü ile de ilçenin dışarıya karayolu irtibatı kesilmiştir. Bugün ilçe dışına ulaşım baraj gölü üzerinde çalışan feribotlarla sağlanmaktadır. İlçenin Tunceli iline uzaklığı Pertek üzerinden 117 km’ dir. Bu yolun bir kısmı aşırı virajlı ve stabilize olup, bugün hemen hemen hiç kullanılmamaktadır. Bunun yerine Tunceli ile ulaşım Elazığ ili üzerinden sağlanmaktadır ki bu yolun toplam uzunluğu 198 km.dir.
Çemişgezek’ in Elazığ İl Merkezine uzaklığı ise 62 km.dir.
Çemişgezek idari bakımdan her ne kadar Tunceli iline bağlı ise de ulaşımdaki zorluklar sebebiyle ekonomik ve ticari ilişkileri tamamen Elazığ iledir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ

Bitki örtüsü de iklim şartlarına bağlı olarak yöreden yöreye değişiklik gösterir. Çemişgezek ilçe merkezi ve yakın köyleri, bol miktarda Dut ve diğer meyve ağaçlarıyla kaplı iken. Kuzeydeki köyleri ve çevresi uzun kış koşullarına dayanıklı, öbek öbek kümeleşen meşeliklerle örtülüdür.

Çemişgezek köyleri içerisinde bozkır görünümlü, çıplak topraklı köy hemen hemen yok gibidir. Suyun olduğu her yer de yeşil ve hayat vardır.

Her yerleşim yerinde su başında yükselen kavaklıklar, bağlar ve bahçeler, yerine göre de meşelik ve iklim koşullarına uygun başka ağaçlar süsler.Yerel isimlendirmeyle, aluça, cunul, dağum, horum dutu, kozik, lollik, mazuk, mığirik, palut, mormorik, arduç, azdur, cevüz, hajik, payam, sumağ, yılğın, yöre ye özgü ağaçlardır.

Çemişgezek yöresin de yerel isimlendirmeyle, anuh, bıtırağ, burçağ, çaşur, çirpoz, çordik, diboynaşi, gajir, geven, godem, gorunga, göregelem, gulik, kuzikulağı, i rahan, kenger,keven, kez, perper, badınç, südlügen, tahtik, tort, yarpuz, yemlik ve çaşır mantarı gibi bitki türleri vardır.


ÇEMİŞGEZEK'İN İKLİM ÖZELLİKLERİ

 Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Çemişgezek’de hakim iklim tipi karasal iklimdir. Çemişgezek eskiden bu iklim yapısı gereği yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçerken, Keban Baraj Gölü’nün teşekkülünden sonra iklimde büyük bir yumuşama olmuştur. Bugün göl kenarında bulunan köylere kışın hemen hemen hiç kar yağmamakta ve don olaylarına nadiren rastlanmaktadır. Bu özelliği sebebiyle ilçe topraklarında hemen hemen bütün meyve ve sebze çeşitleri yetiştirilmektedir.
Aşağıdaki tabloda 1970-1996 yılları arasında aylara göre en yüksek ve en düşük sıcaklıklara, ortalama sıcaklık değerleri gösterilmektedir.


 

1970-96 Yılları Arası Sıcaklık Değerleri

Aylar

En yüksek(0C)

En düşük(0C)

Ortalama

Ocak

8.4

-11.5

-0.8

Şubat

11.2

-9.8

0.8

Mart

19.5

-4.1

6.27

Nisan

25.7

1.2

12.7

Mayıs

30.0

5.5

17.9

Haziran

35.8

10.4

23.0

Temmuz

40.0

14.3

27.9

Ağustos

37.8

15.1

26.9

Eylül

36.0

10.2

22.9

Ekim

29.8

4.0

15.5

Kasım

18.9

-2.2

7.2

Aralık

13.4

-6.5

1.9


 

Enlem    
Boylam
Yükseklik

: 39-04
: 38-55
: 953  metre

 


YILLARA GÖRE METEOROLOJİK ELEMANTLAR

 

YILLAR

1996

1997

1998

1999

2000

2001

2002

2003

2004

Ortalama Sıcaklık

24.2

13.4

14.3

14.5

13.1

12.8

15.1

14.8

13.5

En Yük. Sıcaklık

39.8

38.3

41.3

40.6

39.6

38.8

41.2

37.7

39.6

En Düş. Sıcaklık

0.6

-14.4

-10.2

-4.5

-9.4

-10.8

-9.9

-1.4

11.4

Ort. Nisbi Nem

61.2

59.5

56.9

52.9

60.1

57.3

50.6

49.7

52.0

Yıllık Yağış Miktarı

897.8

657.0

649.0

441.7

514.8

492.6

474.9

486.8

399.9

Ort. Yağışlı Gün

120

94

108

77

81

50

38

44

63

Ort. Karlı Gün

23

14

9

12

4

10

11

16

16

Ort. Donlu Gün

19

57

60

41

54

46

38

24

36

 

 




  KÜLTÜRÜMÜZ

ATA SÖZLERİ

Abanın kadri yağmurda bilinir

Aç doyuran aç kalmaz

Aç kurt aslana saldırır.

Aç ne yemez? Tok ne demez?

Aça dokuz yorgan örtmüşler yinede uyuyamamış

Acele bir ağaçtır,meyvesi pişmanlık

Acemi katır kapı önünde yük indirir.

Acı işletmeyin, toku tepretmeyin

Açık yaraya tuz basılmaz

Acındırırsan arsız,acıktırırsan hırsız olur

Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna

Adam adama yük değil, can bedene mülk değil

Adam adamını gavurur külünü göğe savurur

Adam iyisi iş başında belli olur

Adet etme adeti terk etme

Adın ne reşit,sen söyle sen işit

Ağa terlemedikçe hizmetçi kımıldamaz

Ağaç ne kadar yüksek olsada yaprakları yere düşer

Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer

Ağaca balta vurmuşlar sapı bendendir demiş

Ağaca dayanma kurur, insana güvenme ölür

Ağacı kurt insanı dert yer

Ağacın kurdu içinde olur

Ağaran baş ağlayan göz gizlenmez

Ağır kazan geç kaynar

Ağlayanın malı gülene hayretmez

Ağzı büyük olana kepçe kaşık gibidir

Akıllı bacaklarını sıvayana kadar, deli dereyi geçer

Akıllı düşman akılsız dosttan iyidir

Akşamın hayrındansa sabahın şerri iyidir

Al elmaya taş atan çok olur

Al malın iyisini çekme kaygısın

Allah cığıza mal vermez

Allah dağına göre kar verir

Altın legenin kan kusana faydası yoktur

Araba devrilince yol gösteren çok olur

Arı bal alacak çiçeği bilir

Arpa ekip buğday bekleme

Arsız güçlü olunca haklı güçlü olur

Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık

Aslı hu ve neslihu

Aslı neyse neslide odur

At ile avrat emanet verilmez

At da yurt da avrat da yumun vardır

Atın varken yol,ağan varken el tanı

Attan eşek, it kılından döşek olmaz

Avcı kedi mırlamaz

Ayranı yok içmeye,atla gider çeşmeye

Baca eğride olsa dumanı doğru çıkar

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun

Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu

Bal olan yerde sinekte olur

Balım olsunda sineği Bağdat tan gelir

Başaran bal yer başaramayan yal yer

Başın sağlığı dünyanın varlığı

Beleş sirke baldan tatlıdır

Ben ağa sen ağa inekleri kim sağa

Bıçak sapını kesmez

Bir ağaçta okta olur ….ta

Bir göz ağlarken diğer göz gülmez

Bir korkak bin orduyu bozar

Biri bilmeyen bini bilemez

Bol bol yiyen bel bel bakar

Boynoz kulağı geçer

Çağayı kundak ta gelini duvakta eğitmeli

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme

Çalı çırpı ile ev yapılmaz

Canı acıyan eşek,attan hızlı koşar

Cefasız sefa olmaz

Çelik gibi sert, hamur gibi yumuşak olma

Cemşit-i abad, ne şen olasın ne harap

Çirkin yoktur alemde, güzel gören göz olmalı

Çocuk ömür törpüsüdür

Çok üren köpek ısırmaz

Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz

Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler

Çürük tahtaya çivi çakılmaz

Dağ başına kış gelir, er başına iş gelir

Darı unundan baklava, incir dalından oklava olmaz

Davacın kadın olursa, yardımcın ALLAH olsun

Demir nemden insan gamdan çürür

Dilin olmazsa gözünü kargalar çıkarır

Din olan yerde kin olmaz

Doğmadık çocuğa don biçilmez

Diş gösteren it ısırmaz

Dokuz ölç, bir biç

Dost beni bilsin de,bir çürük elma olsun

Düşmanın karınca ise sen fil san

El sözüne bakan karısını tez boşar

Ekmeği ekmekçiye ver,bir ekmekte üste ver

El atına binen tez iner

Elin ağzı torba değil ki dikesin

Eşekler çalışır atlar yer

Emanet eşeğin yuları gevşek olur

Et görmemiş ciğere bayili

Ev danası öküz olmaz

Etme kulum bulursun meğer etmemiş olasın

Evlinin bir evi bekarın bin evi vardır

Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar

Fukara hırsızlığa gitmiş ay doğmuş

Geline duvak, eve suvak yakışır

Gelini ata bindirmişler ya nasip demiş

Geline demişler kalk oyna, demiş yerim dar

Gır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan

Gökte ne yağdı da yer gabul etmedi

Kuş yavrularına demiş ki , adam yere doğru egildimi hemen gaçın, yavrularda demiş ki ya daşını cebinde daşise

Guştan gorğan darı ekmez

Haberi bi çağadan bi de deliden alacan

Haktan gelen haktır, inanmayan ahmaktır

Haramın binası olmaz

Harman yel ile, düğün el ile

Havlamayı bilmeyen köpek sürüye kurt getirir

Haydan gelen huya gider

Hazıra dağlar dayanmaz

Her güzelin vardır bir kusuru

Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır

İnsanın eşeği olmasa, eşeğe paha biçilmez

İşin yoksa şahit ol, paran yoksa kefil ol

Islanmışın yağmudan korkusu olmaz

Ismarlama hac gabul olmaz

İt doydu haydar kaldı
İt ite buyurmuş itte kuyruğuna buyurmuş

İtle çuvala girilmez

Katıra cilve yap demişler, cıtma atmış

Kekliğe demişler ayakların niye kırmızı; demiş gardan-(biz seni gardada gördük garadada)

Kılavuzu karga olanın burnu ---tan çıkmaz

Kimin tavuğun kışa dedik baba

Koç olacak kuzu komun önünde belli olur

Kel yanında kabak anılmaz

Körün taşı kelin başına değer

Küçük taş kırar baş

Kör atın kör alıcısı olur

Mazlumun ahı indirir şahı

Misafir on gısmetnen gelir,birini yer dokuzunu bırakır

Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider

Öküzün büyük olsunda çifte gitmesin

ölmüş eşek kurttan korkmaz

Ölümse ölüm ğırlamaya ne gerek

Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar

Önü gavut gavuri, arkası harman savuri

Sağır işitmez benzedir

Selin ağzı tutulur elin ağzı tutulmaz

Sen eşek olursan semer vuran çok olur

Su destisi su yolunda kırılır

Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi vardır

Terazi hatır sormaz

Yattığı ahır sekisi, söylediği İstanbul türküsü

Yemek gördün mü giriş, dayak gördün mü sıvış

 

BEDDUALAR


ADIN BATA / ADI BATASICA

ACINDAN GEBERESİN

ADIN GALA SEN GİDESİN

ADIN ŞANIN BELLİSİZ OLSUN

AĞZINDAN BURNUNDAN FİTİL FİTİL GELE

AH DEYİP AH İŞİTESİN

AH DİYESİN OH DEMİYESİN

ALLAH BELAN VERE

ALLAH ELE GÜNE MUHTAÇ EDE

ALLAH SENİ ALA GURTULAM

ALLAH SENİ BAŞIMDAN ALA

ANAN ÖLE

ANANDAN EMDİGİN SÜT AĞZINDAN BURNUNDAN GELE

ARADA DEREDE GALASIN

AYAĞLARINA GARA SULAR YENE

BAŞAN ATAŞ YAĞA

BAĞRINA DAŞ BASASIN

BAĞARLARIN KÖR OLA

BAL YEYİP ZEHİR GUSASIN

BOYNUN GOPA

BAYRAMA ÇIĞMAYASIN

BELİN BUDUN BÜKÜLE

BİR MEZARDA YATASIN, BİN MEZARDA SESİN GELE

BEŞERET OLASIN

BESBETER OLASIN

BOSUN DEVRÜLE

BAŞIN BAĞRIN YİYE

BAYRAMA ÇIĞMAYASIN

BENİM GADAR BAŞAN DAŞ DÜŞE

BOYNUN ALTINDA GALA

CAN DERDİNE DÜŞESİN

CANIN ÇIĞA

CEBİNİN BEREKETİ OLMAYA

DAL İKEN DEVRÜLESİN

DAMLAYA GELESİN

DİLİN LAL OLA

DEVRÜN DÖNE

EKMEK ATLI , SEN YAYA GALASIN

ETİN DÖKÜLE

EVİN BAŞAN YIĞILA

ELLERE GALASIN

ETTİĞİN BULASIN / ÇEKESİN

EL YİYE SEN GÖZLEYESİN

FARŞ-I MALAMAT OLASIN

GANLI GÖMLEGİN GELE

GARNAĞRISI

GİDİŞİN OLA DÖNÜŞÜN OLMAYA

GADALARA GELESİN

GURDA GUŞA YEM OLASIN

GOTTİK YİYESİN

GAN GUSASIN

GEBERESİN

GAPI ÖGLERİNDE GALASIN

ĞIŞTİGE GELESİN

KORUNDA YATMAYASIN

KANLI BIÇAĞLARA GELESİN

KAPIMDA İT GİBİ KUZULAYASIN

KAPI KAPI DİLENESİN

KARA BAYRAMLARIN OLA

KANIN KURUYA

KUDMU CURUM OLASIN

LİME LİME OLASIN

LOKMA GADAR OLASIN

MURAD ALMAYASIN

MURADIN GÖZÜNDE GALA

İKİ YAĞAN Bİ ARAYA GELMEYE

O BOYDA GALASIN

OCAĞIN BATA

OCAĞIN SÖNE

ÖLNÜN KÖRÜ

PARÇA PIRTİK OLASIN

SENDE OLANDA SAHAN BENZEYE

SUSUZ GÖLLERDE BOĞULASIN

SÜTÜM SANA İT GANI OLA

TAHTAYA TENEŞÜRE GELESİN

TORPAĞ BAŞAN

TÖREMİYESİN

TUTTUĞUN ELİNDE GALA

YÜZÜN GÜLMİYE

YERE GİRESİN

YAĞLI GURŞUNLARA GELESİN

YEDİGİN İÇTİGİN ZEHİR ZIKKIM OLA

ZUKKUMMUN KÖKÜ





 

BAYRAMLAR


RAMAZAN BAYRAMI
Ramazan başlamadan 15 – 20 gün önceden kadınlar evlerde temizlik adına yoğunluk yaşarlar. Ramazanın birinci akşamı 30 gün zikir etsin diye döğme pilavı pişirilerek yenir. Sahurlara Ramazan davulcusunun ve zurnacısının sesiyle kalkılır. Eskiden her evde su bulunmadığı için iftara yakın çeşmelerden soğuk sular getirilir ve soğuk kalması için su kabağının içine konup bekletilirdi. Bu ay da fakir fukara ya iftarlık-sahurluk yemekler götürülür ve iftar davetleri verilir.Fitreler verilir, zekatlar bu ayda yoğunlaşır. Evlerde cüz okunur. Kur- an hatmedilir.
Ramazan da çocuklar da büyüklerine özenerek oruç tutmak isterler. Büyükler de onların bu isteklerini karşılıksız bırakmaz ve çocuklara “tekne orucu” tuttururlar. Bunun anlamı çocukların öğleye kadar oruç tutmalarıdır. Böylece sevinçleri kursaklarında kalmamış olur.
Bayram yaklaştığında da yeniden bir temizlik yapılır. Bayrama gelenlere ikram etmek üzere börek, tatlı, dolma yapılır. Bayram öncesi alışveriş yapılır, bayramlıklar alınır ve eksikler tamamlanır.
Bayram sabahı erkenden kalkılır. Erkekler bayram namazına gider. Namazdan sonra mezarlıklar ziyaret edilir ve ölülerin ruhuna Kur’ an okunur. Bu arada kadınlar da evde sofrayı hazırlar. Mezarlık dönüşü eve gelinirken yakınlardan birkaç kişi de getirilir. Eve gelince hemen sofraya oturulur. Yemekten sonra büyüklerin elleri öpülür. Bu sırada çocuklara şeker ve para verilir. Bundan sonrada büyüklerin, dost ve akrabaların evleri ziyaret edilir. Küs insanlar barıştırılır.

KURBAN BAYRAMI

Ramazan bayramında olduğu gibi 15-20 gün önceden evlerde temizlik ve muhtelif hazırlıklar yapılır. Kurbanlıklar alınır. Kurbanlığa kına yakılır. Bu arada kadınlar da ellerine kına yakarlar. Bayramın birinci günü erkekler bayram namazına gider. Namazdan sonra eve gelerek kurban kesilir. Kurban etleri iki ye bölünür. Üçte ikilik kısmı fakirlere ve komşulara verilirken kalan kısmı da eve bırakılır. Kurban kesildikten sonra yakınların evleri ziyaret edilir. Küsler barıştırılır


 

DEYİMLER - TABİRLER - SÖZLÜK


AYIN BEYİN OLMAK : NEYE UĞRADIĞINI BİLEMEMEK

AÇ GARIN GURU ÇALIM : FAKİR AMA ÇALIMLI, MAĞRUR GEZEN

İNSANLAR İÇİN SÖYLENİR

AÇ GEZİP GUYRUĞU DİK GEZMEK : KİMSEYE MİNNET ETMEMEK

AĞIZ EGMEK : MECBURİYETTEN BİR ŞEY İSTEMEK

AĞIZ VERMEK : CESARETLENDİRMEK – TEŞVİK ETMEK

AĞZI AÇUĞ AYRAN DELİSİ : SERSEM – APTAL - İŞ BİLMEZ

AĞZI GULAĞLARINA GAVUŞİ : SEVİNÇLİ OLMAK

AKLI BOKUNA KARIŞMA : NE YAPACAĞINI BİLEMEME - ŞAŞIRMA

AKLINI OTNAN YEMEK : YANLIŞ BİR İŞ YAPILDIĞINDA SÖYLENİR

AKLI BEŞ GARIŞ HAVADA : AKLI BAŞINDA OLMAYAN

ALİ GIRAN BAŞ KESEN : KABADAYI - HERKESİ DÖVEN , SÖVEN

AŞUĞ ATMAĞ : KENDİNDEN ÜST BİRİYLE YARIŞMAK - KUMAR

OYNARCASINA İŞE GİRMEK

ARUSTAĞ : DAM - TAVAN - ÜZÜM AĞACININ AYAKTA

DURABİLMESİ İÇİN YAPILAN ÇİT

MENCEKİ : BİR BUĞDAY TÜRÜ

ATTAN YENİP EŞŞEGE BİNMEK : İYİYİ KAYBEDİP,KÖTÜYÜ

SAHİPLENMEK

AVUCUNU GOĞLAMAK : TAHMİN EDEBİLME (NERDEN BİLEM

OĞLUM; AVUCUMUMU GOĞLADIM Kİ GELECEKSİN )

AYAĞI GETMEK : OYNAMAYI ARZU ETMEK - MAKAMA UYARAK KIPIRDAMAK

AĞARTU : SÜTTEN YAPILAN ÜRÜNLER - AYDINLIK

AĞBİN : HAYVAN GÜBRESİ

ALIŞMAĞ : ÖĞRENMEK

ALIŞTIRMAĞ : ÖĞRETMEK

AYAĞ YOLU : TUVALET

AĞIL : AÇIK KÜÇÜK BAŞ HAYVAN AHIRI

ALUÇA / ALUÇ : BİR DAĞ MEYVESİ

BAŞINDAN GAYNAR SULAR DÖKÜLMEK : ÇOK UTANMAK - ZORDA

KALMAK

BELİ BURĞU GIRILMAK : ÇOK YORULMAK

BURNUNU SIĞSAN CANI ÇIĞAR : ZAYIF ÇELİMSİZ

BİLYE : MİSKET

BASTIĞ : PESTİL

BORANİ : BİR YÖRESEL YEMEK TÜRÜ

BIZİK : ÇİŞ

BERDOŞ : BAŞIBOŞ

BERİ : İLERİ - YAYLADA KOYUNLARIN SAĞILDIĞI ALAN

BIRA : KARDEŞ

BÖGÜRME : SIĞIR SESİ

BABOŞ : YİĞİT - DELİKANLI

BEROŞ : TENCERE - KOVA

BESLEME : HİZMETÇİ KIZ VE YA KADIN

BİBİ : HALA

BOCİK : BÖCEK

BORRO- BOZ – BOZZO : SARIŞIN

Cİ DEYİP GAÇMAĞ : GELİP ÇABUCAK DÖNENLERİN ARDINDAN SÖYLENİR

CİGERİ GURT YİYE : HISIM AKRABAYI KAYIRMAYI İFADE EDER

ÇAĞA ÇOLUĞA GARIŞMAĞ : ÇOLUK ÇOCUK SAHİBİ OLMAK

CINFISTİK ATIP GEZMEK : SORUMSUZCA BAŞI BOŞ DOLAŞMAK

CAĞ : ÖRGÜ ŞİŞİ

ÇELLİK CÜCÜK : ÇOLUK ÇOCUK

CILK : BOZULMUŞ YUMURTA

CINCIĞ : ÇOK TEMİZ - OYUNCAK

CIRCIBİLİK : ÇIRIL ÇIPLAK

CIZLAVAT : NAYLON BOT AYAKKABI

ÇEPİK : ALKIŞ

ÇOÇ ETMEK : OTURMAK

ÇAĞA : BEBEK - YAVRU

ÇİGİT : ÇEKİRDEK

ÇAKKALA : ÇAĞLA- BADEMİN İLK EVRESİ

ÇARK : KÖY EVİNDE BANYO

ÇORÇOR : ŞELALE

CÜCÜK : CİVCİV

CUNUR : DAĞ ÜZÜMÜ

CEDİD : YENİ

ÇİRPOZ : EKİNİN BİR EVRESİ - ÇİMENİN BÜYÜĞÜ

ÇELEM : TURPA BENZEYEN BİR BİTKİ

CIĞIZ : OYUN BOZAN

CITMA : TEKME

ÇEKÇAKU : ÇEKİRGE

ÇİMMEK : YIKANMAK, BANYO YAPMAK

ÇİR : KAYISI KURUSU

ÇEPER : ÇALIDAN BAHÇELERE YAPILAN ÇİT

ÇEPİÇ : KISIR KEÇİ

ÇELPEŞÜK : YARAMAZ - SAKAR

ÇİT : TÜLBENT

ÇİTİL : FİDAN - İNCE

ÇOLLE : SERSERİ

ÇORTUN : OLUK

ÇEMÇE : KEPÇE

ÇOR : HASTALIK

ÇEPİÇ : KISIR KEÇİ

ÇÜT : İKİ KİŞİ BERABER

ÇORTUN : DAMLARDA YAĞMUR SUYUNU AKITMAYA YARAYAN OLUK


DAMARINA BASMAĞ : KARŞIDAKİ KİŞİNİN EN ÇOK SİNİRLENECEĞİ ŞEYİ YAPMAK

DANDİRİK : ADİ

DABAĞ : BİR HAYVAN HASTALIĞI

DENSÜZ : MÜNASEBETSİZ – KURAL TANIMAYAN

DAğUM : MEYVESİ OLAN YABANİ BİR AĞAÇ

DİL BAĞI : NİŞAN - SÖZ KESME

DİLİ PAPUÇ : HER ŞEYE İTİRAZ EDEN – HAZIR CEVAP - OLMADIK ŞEYLER KONUŞAN

DUMAN BENİ DUTA : ÇARESİZ OLUŞU ANLATIR

DİYESİN : ACABA

DEYİN : SİNCAP

DİYEZE / EZE : TEYZE

DOLAĞ : ATKI

DONGUZ : DOMUZ

DÖMBEK : DABRUKA

DÜGE : BİR YAŞINDA DANA

DARABA : KEPENK

DURUP DURUP DUZ GAVURMAĞ : DURUP DURUP AYNI ŞEYİ SÖYLEMEK – AYNI KONUYU HER FIRSATTA ORTAYA KOYMAK

EKMEĞE PEPE DEMEK : ÇOCUKLUĞU İFADE EDER

ELİ İŞTE GÖZÜ OYNAŞTA : DİKKATİNİ İŞE VERMEYİP BAŞKA İŞLERLE
MEŞGUL OLANLARA SÖYLENİR

EL ÖPEN : KERTENKELE

EVERMEK : EVLENDİRMEK

ECÜR : KAVUNUN KÜÇÜĞÜ - KAVUNUN BİR TÜRÜ

ECNEBİ : GAVUR

ERÇEL : YARAMAZ - DELİDOLU

ERİŞTE : ÇORBASI YAPILAN KURUTULMUŞ HAMUR

ESKETEK : KADIN

EZE : TEYZE

EGİŞ : ATEŞ KÜREĞİ

ELEM EŞGERE : HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE – ALENİ – AÇIK

FİRİSKE ÇALMAK : ISLIK ÇALMAK

FIRFIRİK : FIRILDAK

FIS : İÇİ BOŞ - ÇÜRÜK

FINCİK ATMAK : TEKME ATMAK

GABURGASI GALIN : KİBİRLİ - MAĞRUR – EN ZOR ANDA BİLE PRENSİPLERİNDEN TAVİZ VERMEYEN

GAMBALAĞ KEKLİGE DÖNMEK : ŞAŞIRMAK – NE YAPACAĞINI BİLEMEMEK

GOLTUĞTAN VERMEK : ŞİŞİRMEK - PÖHPÖHLEMEK

GÖLGESİ AĞIR : AĞIR BAŞLI - SAYGINLIĞINDAN DOLAYI YANINDA RAHAT OLUNAMAYAN KİŞİLER İÇİN SÖYLENİR.

GÖZLERİ KORTİGE DÜŞMEK : ÇOK ZAYIFLAMAK

ĞARABA : YIKIK YER

GODEM : DERE KENARLARINDA YETİŞEN,SALATASI YAPILAN BİR BİTKİ

GULİK : DAĞLARDA YETİŞEN, YEMEĞİ YAPILAN BİR BİTKİ

GIZLAMAĞ : ISIRMAK

GALİSER : RÖMORK

GUZLAYIÇI : GEBE HAYVANLAR İÇİN KULLANILIR

ĞARAR : BÜYÜK ÇUVAL

GAKKO – GAKKOŞ : KARDEŞ

ĞAPENK : EVİN DAMINA AÇILAN KAPI

GAYĞANA : TAVADA YUMURTA

GURDUNU DÖKMEK : ÇOK EĞLENMEK - İÇİNDEKİ SIKINTI VE ŞİDDETİ AÇIĞA VURMAK-AĞZINA GELENİ SÖYLEMEK

GURSAĞI GENİŞ : NASİHAT TUTMAYAN

GÜVEGİ : DAMAT

ĞIRTİK : GIRTLAK

GAKKO : AĞABEY - BÜYÜK KARDEŞ

GAVUT : KAVRULMUŞ BUĞDAY

GAYNATA : KAYIN BABA

GEÇİNMEK : ÖLMEK

GIDİK : OĞLAK

GIRAGIRA : BİR TÜR KUŞ

GIKGILİK : UÇ NOKTA - ZİRVE

GILİK : KOYUN VE KEÇİ PİSLİĞİ

ĞIMİK : BURNUNDAN KONUŞAN

GILORİK : YUVARLAK

GINDIRLANMAK : YUVARLANMAK

GIRNATA : KLARNET

GIRNİK : DİKENLİ OT

GOGAN : İRİ TAŞ

GÖBELEK : MANTAR

GÖGERMEK : YEŞERMEK

GÖGERÇİN : GÜVERCİN

GÖZ YUMMACA : SAKLAMBAÇ

GUŞĞANA : TENCERE

GURULUĞ : HAYVAN GÜBRESİ

GÜNEBAĞAN : AYÇİÇEĞİ

ĞIRNİK : SÜMÜK

GURCE : DİŞİ KÖPEK

ĞORUM DUTU : KARADUT

HIZAR : TESTERE

HISIM : DÜNÜR

HEDİK : HAŞLANMIŞ BUĞDAY

HÖLLÜK : İNCE TOPRAK

HAVLET : SESSİZ - NEZİH

HALO : DAYI - YAŞLI

HATIL : DUVARA YAPILIRKEN KONULAN AĞAÇ KİRİŞ

HURÇ / HARAR : ÇUVALIN BÜYÜĞÜ

İNGİLEMEK : İNLEMEK

IŞGIN : YENİLEN BİR DAĞ BİTKİSİ

İSOT : BİBER

İ RAHAN : REYHAN BİTKİSİ

İŞLİK : GÖMLEK

İT OTARMAĞ : BOŞ GEZMEK

İT ENİGİ : KÖPEK YAVRUSU

İTİ AZMAĞ : BOŞ VE ÇOK GEZENLER İÇİN KULLANILIR

KİRLİ ÇIĞIN : MADDİ VARİYETİNİ BELLİ ETMEYENLER İÇİN KULLANILIR

KOZZİK / ŞEKOKA : DAĞ ARMUDU

KAŞİKLENMEK : SÜRÜKLENMEK

KAŞGAL : AYAKKABI

KERT : HAFİF OYUK

KERAN : KALIN KERESTE

KIŞTİK : ESKİ AYAKKABI

KUMUÇ : AVA GİDERKEN , ARASINA PEYNİR KONULUP, AVUÇTA SIKIŞTIRILAN EKMEK

KEŞKEK : DÖVME PİLAVI

KIRTİK : AZ AZICIK- BİRAZCIK

KIRAĞU : KARIN DOLU GİBİ YUVARLAK YAĞMASI

KISKA : SOĞAN TOHUMU

KÜNCÜ : SUSAM

KÜTE : UZUN, BİR ÇEŞİT SALATALIK

KOFİK : KURUTULMUŞ BİBER DOLMASI - İÇİ BOŞ

KOLİK : BOYNUZU OLMAYAN KEÇİ

KOM : HAYVAN AĞILI

KORTİK : ÇUKUR

KALİK : ÜSTÜ AÇIK SANDALET AYAKKABI

KIRTİK : AZ

KÖK : DÜĞÜN DAVETİYESİ

KOS : KAPININ ARKASINA KONULAN AĞAÇ

KOSLAMAK : ÇARPMAK

KOLİK : BOYNUZU OLMAYAN HAYVAN

KÖPÜÇ : TAHTADAN YAPILAN ÇAMAŞIR DÖVME ALETİ

KİVRE : SÜNNET OLACAK ÇOCUĞU KUCAKLAYAN

KULLİK : ŞAPKA – KÜLLAH

KUD : UYUŞMA - HAFİF FELÇ

LAVUK : OĞLAN

LEC ETME : SURAT ASMA - TARTIŞMA

LOR : YAĞSIZ PEYNİR

LOLİK : İĞDE

MOZZİK : DANA

MERTEK : DAMDA TAVANDA KULLANILAN AĞAÇ

MORMORİK : BÖĞÜRTLEN

MIĞIRİK : BİR ARMUT TÜRÜ

MAKAT : SEDİR - DİVAN

MALEZ : KAYNATILMIŞ DUT

MEREK : SAMANLIK

MERİ : DİŞİ KEKLİK

MİL : ÇAMUR

MOZA : BİR BÜYÜK SİNEK TÜRÜ

NEÇEK : YAZMA TÜLBENT

NAHIR : SIĞIR

ORCİK : CEVİZ İÇİ VE ÜZÜM ŞIRASINDAN YAPILAN SUCUK

ÖDLEK : KORKAK

ÖRKEN : KALIN İP - HALAT

ÖRTME : KAPI SAÇAĞI

ÖSGEMEK : ÖZLEMEK

PAÇ ETMEK : ÖPMEK

PALAĞ : KURU OT

PIRÇİKLİ : HAVUÇ

PIRNAT : EKİN DEMETİ

POÇÇİK : KUYRUK

POFİK : SOMUN EKMEK

PIRTiK : PARÇA

PORİK : SAÇ KAKÜLÜ

POTTİK : KISA BOYLU - CÜCE

POÇÇİK : KUYRUK

PUNDUNA GETİRME : DENK GETİRME

PALANPANDIROS : DÜŞE KALKA - DAĞINIK

PALAN : EŞEK SEMERİ

PISİK : KEDİ

PARÇA PIRTİK : PARAM PARÇA

PART : KARIN

PEJGİR : HAVLU

PERPER : SEMİZ OTU

ÖLÜLER ZANNEDİKİ DİRİLER HER GÜN HELVA İYİ : BİLMEYENLER DURUMUMUZUN ÇOK İYİ OLDUĞUNU ZANNEDERLER ... ANLAMINDA KULLANILIR

POTTİRİKLENMEK : SİNİRLENMEK - KIZGINLIKLA BAĞIRIP ÇAĞIRMAK

SADIR : SEBZE FİDESİ

SAPLI : SU ALMA KAPI

SEYİPLEMEK : BAŞIBOŞ BIRAKMAK – AZAD ETMEK (HAYVANLAR İÇİN KULLANILIR )

SIRIN : BİR YÖRESEL YEMEK TÜRÜ

SOHARAÇ : YEMEĞİN SOSU

SIMIRDİK : BULGURUN UFAĞI - ÇORBA TÜRÜ

SİTİL : KOVA

SEGİRMEK : HIZLI YÜRÜMEK - KOŞTURMAK

SURğA : ANGARYA İŞ

SOYğA GÖNÜL : DELİ GÖNÜL

SİVİNK : DAM SAÇAĞI

SÜZEK : SÜZGEÇ

SAĞAVEL : AHIR SÜPÜRGESİ

ŞAKOKA : DAĞ ARMUDU

ŞORRİK . SALYA

ŞİŞEK . KOYUN

ŞILDAN : PEYNİR MAYASI

ŞİLTE : YASTIK YORGAN ASTARI

ŞÜJÜK : PEYNİR SUYU

TAŞGALA . TELAŞ

TAVLANMAĞ : ŞİŞMANLAMAK – KİLO ALMAK

TENTENE : DANTEL

TOLİK : SU KABAĞI

TIĞNAZ : KISA BOYLU, ŞİŞMANCA

TİRİT : YÖRESEL BİR YEMEK TÜRÜ

TiV : TüY

TOĞLU : KOÇ

TORRİK DOĞUMAĞ : EL İLE ÖRGÜ YAPMAK

TOSBAĞA : KAPLUMBAĞA

TUMP : İKİ TARLA ARASINDAKİ SINIR

TEŞT : LEĞEN

TURİK : HEYBE - ÇANTA

TEVEK : ÜZÜM YAPRAĞI

KURİK : AT, EŞEK YAVRUSU

KUNCİK : CEP - KOLTUK ALTI - KÖŞE BUCAK

UNUNU ELEMİŞ ELEGİNİ ASMIŞ : İŞİNİ HALLETMİŞ – EVLENMİŞ, EV BARK SAHİBİ OLMUŞ KİŞİLERCE SÖYLENİR…

ÜZBAR ETMEK : YÜZLEŞTİRMEK

ÜSGEK : YÜKSEK

ÜSGÜRE : TAS

VIZİK : SİNEK
VERİK : CİVCİVİN BÜYÜĞÜ

VERİKLENMEK : BÜYÜMEYE BAŞLAMAK

VIZVIZİK DÜŞMEK : ENDİŞE ETMEK

YÜREGİ ATMAĞ : BİR ŞEYE KARŞI ARZU DUYMAK

YAZIĞI GELMEK : ACIMAK

YALAVUZ : YALNIZ

YAZI YABAN : KIR – BAYIR

YOLAĞ : PATİKA YOL - ÇOK DAR GEÇİT

YEGE : BİLEY TAŞI

YARPUZ : YABANİ NANE

YEGELEMEK : BİLEMEK

ZİMME : KUZEY , SOĞUK YER

ZOPPA : SOPA

ZİBİL: HAYVAN GÜBRESİ

ZERİK : BİR HAYVAN HASTALIĞI

ZERZEVAT : SEBZE

ZIRNIK DESEN YOK : HİÇ YOK

ZUĞURİK : DAR GEÇİT

ZÖHÜR : SAHUR

ZUMZUĞ : YUMRUK

ZUVAĞ : SOKAK

ZIVANADAN ÇIĞMAĞ : KAREKTERİNİ TERK ETMEK

ZIR : AŞIRI UÇ - KENDİNİ FARK ETTİREN

 

ASKERLİK

Gitmeden birkaç gün önceden yakınları tarafından askere gidecek kişiye davetler verilir, Vatan i görevini yapmak için büyük heyecan yaşayan genç, dost- arkadaş ve ailesi gibi yakınlarından helallik ister. Helallik istemeye gelen asker adayına, büyükler tarafından bahşiş verilir. Bir erkeğin hayatında üç önemli husus vardır. Bunlar sırası ile sünnet, askerlik ve evliliktir. Askerliğini yapmamış erkeğe olumlu gözle bakılmaz. Askerliğini yapan, evliliğe hak kazanmış sayılır. Askerlik aynı zamanda Peygamber ocağıdır. Anne ve baba oğlunu yetiştirip askere gönderdiği için gurur duyar. Fakat uzun sürecek bir ayrılığında sıkıntısını çeker. Bunu da oğlu üzülmesin diye belli etmez. Son gece, annesi tarafından askerin eline kınalar yakılır. Gitmesine bir gün kala askerin evi yakınlarıyla dolar. Eğlenceler düzenlenir, hareket saatinde davullar zurnalar çalınır…
Aşağıda askere gidenlerin arkasından söylenen manilerden bir bir örnek verilmektedir.

Çubuğum yok uzatam,
Asker olan yollansın,
Askerlikten kaçanlar,
Yere girsin arlansın...

Tabancamı yağladım,
Yan belime bağladım,
İndim ordu içine,
Sıla diye ağladım.


Suyu bende bağlarım,
Ben derim ben ağlarım,
Asker yarim gelirse,
Koçu kurban bağlarım.
 

SÜNNET

Çocuğun sünneti ilkokulu bitirinceye kadar olan zaman içinde yapılır. Çocuğa bir de küvre tutulur. Küvre olmak için çocuğun babasına eşi hamile iken ya da doğum yaptıktan sonra çocuğun küvreliğine talip olduğu ve başka kimseye söz vermemesi tembihlenir. Küvrenin görevi sadece sünnet olacak çocuğu kucaklamaktan ibaret değildir. Oldukça sorumluluk getiren bir görevdir. Küvre çocuk olduktan sonra görmeye gittiğinde bir lira (Altın), çocuk takımı, anne ve babasına birer elbise götürülür. Artık küvre akrabadan sayılır. Büyük kıymet verilir. Aileler arasında ki bağlar bu Peygamberlik dostluğu sayesinde daha da kuvvetlenir.
Çocuğun sünneti bir düğün havasında geçer. Günler öncesinden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar; kazanlarda yemekler pişirilir, tatlılar börekler açılır. Akrabalar, komşular ve dostlar davet edilir. Çocuğun yatacağı yer hazırlanır ve süslenir. Davete icabet sünnet olduğundan davetliler kendilerini sünnet evine gitmeye sorumlu hissederler. Bunlarda sünnet evine imkanları ölçüsünde hediye götürürler. Sünnet günü küvre ye bir adamla kuzu gönderilir. Küvre ise aynı kuzuya bir koç katarak sünnet evine getirir. Küvre geldikten sonra çocuk atla (günümüzde araba ile)gezdirilir. Eve geldikten sonra çocuk küvre nin kucağına verilir ve sıkıca tutulur. Bu sırada Salavat -ı Şerife getirilirken sünnetçi de işini görür. Sünnet bittikten sonra bir tepsi dolanır. Önce küvre, sonra çocuğun babası, akrabaları, komşuları ve dostları para atarlar. Bu paranın büyük bir kısmı sünnetçiye aittir. Sünnetten sonra sünnet yemeği verilir, mevlit okunur, mevlit ün ardından çalgılı eğlence yapılır. Bu eğlence ailenin durumuna göre bir yada üç gün sürer. Sünnetçi düğünde bir gün kalır, çocuğun merhemlerini değiştirir.Eskiden merhem bulmak ve almak olanağı olmadığı için un gibi öğütülmüş bazı ağaç kabuklarından merhem yaparak yaralar pansuman edilirmiş.Sünnet ten üç ya da beş gün sonra küvre tekrar çocuğu görmeye gelir. Bu gelişinde de çocuğa hediye getirir. Çocuğa ve ailesine geçmiş olsun ve hayırlı olsun dileğinde bulunur. Çocuk iyileştikten sonra çocuğun anne ve babası küvreyi görmeye gider. Küvrenin yaptığı masrafın bir buçuk katı hediye götürürler.
 

ÖLÜM

Cenaze çıkan evde üç gün taziye yapılır. Kadınlar taziyeleri ölü evinde kabul ederken, erkekler taziyelerini bir yakınlarının evlerinde yaparlar. Taziyelerin yapıldığı üç gün süresince ölü evinde yemek pişirilmez. Yemekler komşu ve akrabalar tarafından getirilir. Ayrıca ölü evinin işleri de komşular tarafından yapılır. Taziyeye gelenler başsağlığı diledikten sonra merhumun ruhuna fatiha okurlar. Ölenin iyiliklerinden bahsedilir, cenaze sahiplerine sabırlar dilenir ve kalkılır. Cenazenin defnedilmesini takip eden ilk Cuma günü de taziyeye gidilir. Bu cumada ayrıca mevlit de okutulur. Kırkıncı güne kadar ise her gün Yasin-i Şerif okutulur. Kırkıncı gün yemek verilir, helvalar ikram edilir. Komşular, akrabalar davet edilir ve ölünün ruhu için ikramlarda bulunulur. Daha sonra 52.gecede ölünün etinin kemiğinden ayrılacağına inanılır ve bu ayrılmanın kolay olması için bu gece de Kur-an okutulur.
Ölünün defin işlemi imamların nezaretinde dini esaslara uygun olarak yapılır. İlçe merkezinde ölünün üstü salla örtüldükten sonra üzerine toprak atılır. Köylerde ise sal yerine tahta parçaları kullanılır. Ölünün elbiseleri evde bırakılmaz , fakirlere dağıtılır. Cenaze sırasında özellikle kadınlar yüksek sesle ağıt yakarlar. Bunlardan birkaç örnek vermekle yetiniyoruz.

Karayeri oydular,
Gardaşımı koydular,
Gardaşım çok naziktir ,
Ağır sallar koydular.

Ezrail eşiktedir,
Çıkmıyor eşliktedir,
Ezrail aman eyle ,
Körpesi beşiktedir.

Mezarlık yolları ne yaman kesik ,
Artırdın derdimi etmedin eksik,
Bin kuruşamıdır bir kuru mektup ,
Gönder bir mektup da sürem yüzüme .

GELENEKSEL ÇEMİŞGEZEK MUTFAĞI
Çemişgezek mutfağı oldukça zengin yemek çeşitlerine sahiptir. .Geleneksel Çemişgezek mutfak kültürü, Türk, Arap, Fars ve Ermeni mutfak kültürünün izlerini taşır. Mevsime, yörenin özelliklerine ve ürettiği ürünlere göre şekillenen yemek çeşitlerinin bir çoğu yalnızca bölgeye hastır. Özellikle kırsal kesimde hatta şehirde bile yöreye özgü çok güzel ekmekler yapılır. Bu ekmeklerden en ünlüsü ve en lezzetlisi güz mevsiminde yapılan ve bütün bir kış hiç bozulmadan kalabilen Tandır Ekmeğidir. Yemekler çoğunlukla yer sofralarında yenilir. Büyük başlamadan ve besmele çekilmeden yemeğe kaşık vurulmaz. Eskiden bütün yemeklerde tereyağı kullanılırdı. Günümüzde ise hem köylüler hem de şehirliler çoğunlukla nebati yağ kullanılır ve bu karışım sos vazifesi yapar.
MEVSİMİNE GÖRE PİŞİRİLEN YEMEKLER
 

YÖREMİZE ÖZGÜ BAZI YEMEKLER
GÖMME
Yöremizde hazırlanan en eski yemeklerden olan gömme değişik hazırlama ve servis şekillerine göre zılfet, borani, parğaç, deve lokması gibi isimler alırlar. Ayrıca bulgurlu ve içli gömme çeşitleri de mevcuttur.
 Malzemesi: 1kg un, 1kg ayran veya yoğurt, 500gr. tere yağı, 2 baş sarımsak
Yapılışı: Özellikle kış mevsiminde yapılan, ilçemize özgü bir yemek çeşididir. Asıl gömme, killi bir topraktan yapılmış özel bir ocakta pişirilmekle beraber bazen iki saç arasında da pişirilir. Hazırlanan hamura (mayasız olacak) ocağın büyüklüğüne göre kalın ve yuvarlak bir ekmek şekli verilir. Kızgın ocağın tabanı temizlendikten sonra ocağa konur, üzerine saç kapatılır, ateş örtülür ve pişirilmeye bırakılır. İyice pişirilen ekmek çıkarılıp soğutulduktan sonra, orta kısmı tabak şeklinde oyulup ekmekler ufaltılır (küçük küçük doğranır) oyulan kısma yerleştirilir. Kenarlarına sarımsaklı yoğurt dökülür. Gömmenin üst kabuğu yuvarlak şeklinde kesilerek ortası delinir. Ufalanmış gömmenin üst tepesine konur üzerine eritildiği kızgın tere yağı dökülür.
Ayranlı Çorba
Malzemesi: 1 kg ayran, 1 kaşık tuz, bir kaşık (avuç) un, 1 adet yumurta, 500 gr. döğme, 1avuç nohut,Reyhan veya yarpuz(yabani nane).
Yapılışı: Bakır bir tencere içine ayran konarak içine un, tuz,yumurta sarısı ilave edilir ve iyice karıştırılır. Kaynayıncaya kadar tahta kaşıkla karıştırılmaya devam edilir. Önceden ıslatılmış nohut ilave edilir. Nohut biraz piştikten sonra döğme katılır, 20-30 dakika kaynatıldıktan sonra yarpuz (yabani nane) konur. Taze yarpuz daha iyi tat verir. Mevsim kış ise kuru nane karıştırılır. 5 dakika daha kaynatılır. Soğuk servis yapılır.
Sarımsaklı Ekmek
Malzemesi: mayasız hamurla yapılmış yufka (pişmiş olarak) 2 veya 4 diş, sarımsak, yoğurt tere yağı.
Yapılışı : Yufka ekmekler yuvarlanarak (rulo şekline getirilerek) küçük parçalar halinde koparılıp sarımsaklı yoğurda batırılıp tepsi veya tabağa dizilir. Yağ iyice kızdırılır,tabağa dizilen ekmeğin üzerine dökülür(gezdirilir). Servise sunulur.
Keledoş
Malzemesi:Kurut ayranı,soğan,kavurma,yağ,tandır ekmeği veya yufka ekmeği.
Yapılışı:Soğan halka şeklinde doğranır,kavurma,yağ ve salça ile kavrulur.Üzerine yavaş yavaş kurut ayranı dökülerek kaynayıncaya kadar karıştırılır.20 dakika pişirilmeye bırakılır.Bir sahan içine ekmeği veya pişmiş yufka ekmeği (yörede fetir ekmeği de denir) doğranır.Küçük parçalar halinde doğranmış ekmeğin üzerine dökülür.Sabah kahvaltısında yenir.
Kurut
Törede yoğurt ikinci kez pişirilir.Süzeklere (bez) konur,suyu iyice alındıktan sonra güneşte küçük topaklar halinde kurutulur.Büyüklüğü yumurta kadardır.Kış mevsiminde ayran haline getirilerek çorba,keşkek, keldaş için kullanılır.Halk arasında çurtan olarak ta adlandırılır.
BINBAR DOLMASI
Malzemesi:Küçük baş hayvan bağırsağı (temizlenmiş şekli ile),ince bulgur,tuz,tahta tokmakla tahtada dövülmüş kıyma,baharat,reyhan.
Yapılışı:Bulgur,kıyma,salça,baharat,reyhan bir kap içinde su ile karıştırılarak az sulu bir şekilde temizlenmiş bağırsakların iç kısmı dışa gelecek şekilde doldurulur.Uçları bağlanır ve bakır tencerede mantız üzerinde kömür ateşi ile haşlanarak pişirilir.Pişme işleminden sonra tavada ısıtılmış yağda kızartılır.Kızartma işleminden sonra küçük parçalar halinde (dolma şekli bozulmadan) doğranarak servis yapılır.

DÜĞÜN ÇORBASI
Kemikli et haşlanır.İyice haşlandıktan sonra doğranmış soğan eklenir.Tekrar karıştırılır. Islanmış nohut eklenir,ateşte pişirilmeye bırakılır.İyice piştikten sonra ocaktan indirilir ve yenmeğe hazır hale gelmiş olur.

EŞKENE-İŞKENE
Malzemesi:Yufka ekmek,haşlama suyu (soğan,kavurma,tavuk eti,patates).
Yapılışı:Pişirilmiş yufka ekmeği doğranarak tepsiye konur.Üzerine bol soğanlı,kavurmalı haşlama suyu dökülür.Bazen yufka ekmeği yerine kurumuş ekmek parçaları da kullanılır.

Taş Ekmeği
Malzemesi:Un,yumurta,su,tereyağı,şeker,tuz.
Yapılışı:Un,su,yumurta,tuz bir kapta karıştırılır.Bulamaç haline getirilir.Kızgın taş veya saç yağlı bezle temizlenir.Bulamaç kepçe ile üzerine dökülür.Taşın üstündeki ekmekler piştikten sonra bir tepsiye alınarak üst üste dizilir.Baklava dilimi doğranır.Üzerine şeker şerbeti ve tereyağı dökülür.Yemek servise hazırdır.
PATİLE
Ekmek hamuru oklava ile açılır.İçine çökelek,soğan,maydanoz veya kavurmalı bulgur serilir.Ekmek hamuru ikiye katlandıktan sonra üçgen şeklindeki görüntüsüyle saçta pişirilir.Bu şekilde yenebileceği gibi ekmekler doğranarak üzerine eritilmiş tereyağı dökülerek de yenir.
Köfte - içli köfte
Malzemesi:Bulgur, un, kıyma veya kavurma,tuz, soğan, baharat
Yapılışı:Bulgur suda az kaynatılarak yumuşatılır. Yumuşayan bulgura leğende biraz un karıştırılarak yoğrulur. Bir baş soğan doğranarak kıyma veya kavurmaya karıştırılır. İsteğe bağlı olarak baharat kullanılabilir. Bu iç hazırlandıktan sonra bulgur ceviz büyüklüğünde topaklar haline getirilir ve baş parmakla içi açılır. Hazırlanan kıymalı, soğanlı iç doldurulduktan sonra topak bulgurun ağzı kapatılır. Hazırlanan köfteler kaynatılmış suya bırakılır. Yaklaşık on dakika kaynadıktan sonra ocaktan indirilir. Bu köfteler bütün olarak yenebileceği gibi bir sahanda doğranarak üzerine tereyağı dökülerek de yenebilir.
 
T A T L I L A R
 
Kül Gömbesi (Ocak Gömbesi)
Hamur mayasız olarak teşt'te yoğrulur.Ocağın tabanında pişirilir. Önce ocakta ateşi iyice yakılır. Sal (ocağın tabanı)kızınca ateş çekilir.Tabanı ıslak bir çaputla silinir. Süpürüldükten sonra hamur sal üzerine serilir ve üzerine saç konur.Saçın üzerinde tekrar ateş yakılır. Ekmek sal ve üstteki saçın ısısıyla pişer.Bu ekmek çıkarıldıktan sonra ya olduğu gibi yenir veya üst kapağı (kabuğu) oyulup yumuşak kısmı çıkartıldıktan sonra içine tere yağ dökülür, kapağı tekrar kapatılır. Bu şekilde kurabiye gibi olur.
Değirmen Poğaçası
  Değirmende sıra beklerken ekmek biter de köyden ekmek gelmezse değirmendeki undan pağaç denen bir ekmek yapılarak yenir. Un., ağaçtan yapılmış hamur teknesinde yoğrulur. Kenarlarına pürüzlü siyah volkanik taşlar (bazalt) dizilmiş olan ocakta odun yakılır.Bir taşda serbest olarak ateşin üzerine konur.Taşları kızdırdıktan sonra ateş temizlenir. Taşların büyüklüğünde pide gibi top top edilmiş hamur bu kızgın taşların üzerine vurulur (yapıştınlır). Üzerine de aynı taştan bir kapak kapatılır. Böylece ekmek pişer.Pişen ekmek soğuk sıva taşı ile alınır.Bu ekmek tuzsuzdur. Çok lezzetli olduğundan değirmenden dönenden pağaça umarlar (beklerler).
 
 
Yumurtalı Ekmek
 
Mısır unundan yapılır.Ekmeği pişirdikten sonra üzerine sarımsaklı yoğurt döküp yerler.Yumurtalı ekmek yağda kızartılarak da yenir.
Cumur
Yağ kızdırıp içine ekmek doğranır.Ekmekler keklik burnu gibi kızarınca yenir.
Yumurtalı Tepsi Kumbiği
Un, sütve yumurta ile hamur yoğrulur. Baklava biçimi verilip tepsiye yerleştirilir. Üzerine bir miktar çörek otu, küncu (susam) ekilerek köz üzerine konur. Üstü ekmek pişirme saçı ile kapatılır.Saçın üzerinde de ateş yakılır. Hamur iki ateş arasında pişer.
Hırınç
Un, ılınmış suya azar azar dökülerek karıştırılır.Tuz eklenir yoğurt kıvamına getirilir öte yandan ocağın üzerine saç yerleştirilir ve çaputla yağlanır.Yoğurt kıvamındaki cıvık hamur bir ağaç veya bakır cemce (çömçe) ile kızgın saç üzerine dökülür. Saca yayılan hamur bir müddet sonra pişer. Piştikten sonra tepsiye alınır ve üzerine bir miktar su ile ısıtılmış sarımsaklı yağ dökülür.Yumuşak bir yemek olur.
Kuymak (Bulamaç)
    Ilık suya un çalınır.Ateş üzerinde pişirilip kaplara dökülür.Üzerine kaşıkla çukurlar yapıp içlerine kızartılmış tereyağı dökülür. Tatlı olması istenirse yağa şeker, bal veya pekmez katılır.
Erişte Pilavı
Erişte önceden saç üzerinde kavrulur. Pişirileceği zaman sıcak suda haşlanır, suyu süzülür.Yağla kızartılan kavurma üzerine dökülerek yenir.
Su Böreği
İnce una iyi açılması için bir miktar zeytinyağı karıştırılır, honça üzerinde oklava ile açılır.Açılan yufkalar kaynar suya batırılıp süzüldükten sonra tepsiye düzgün olarak kat kat yerleştirilir. Yufka katları arasına erimiş yağ, peynir, maydanoz, nane konur, az biber ekilir. Tepsi üzerine ikinci bir tepsi kapatılarak köz üzerinde pişirilir.
Bişi
Yumurtaya yoğurt kıvamına gelinceye kadar un çalınır.Tavada erimiş tereyağı veya zeytinyağı üzerine kaşıkla dökülerek pişirilir. Çatal, kaşıkla alınarak tabaklara konur, toz şeker ve tatlı ile yenir.  
Kalbur Hurması
Un, süt, yumurta ile hamur yoğrulur. Hamura hurma biçimi verilir, kalburun gözlerine bastırarak damgalanır.Bakır tavada pişirilir, sade yağlı kurabiye haline gelir. Tabağa konurken üzerine şeker ezmesi veya bal şerbeti dökülür.
Baklava
Yufka açılır, arasına ceviz, badem içi, yağ konur.Su böreği gibi tepside pişirilir. Üzerine tatlı dökülür. Dilim, dilim kesilir.
Kumaşlı Çorbası
Undan hamur yaparlar, fındık büyüklüğünde şekillendirirler.İrmik denen mercimek ve döğme kırıkları ile çorba pişirilir.
Mahluta Çorbası
Bir ölçek yarma,iki ölçek su, bir çay bardağı çekilmiş mercimekten yapılır önce su kaynatılır,kaynayan suya yarma ve mercimek katılarak pişirilir.Tencere indirilmeden tavada kızartılmış tere yağ dökülür, bir miktar daha ateşte tutulur.
Şakka Çorbası
Şakka' ya mercimek katarak kışın yapılan bir çorbadır.
Erişte Çorbası
Şakka çorbası gibi mercimekle beraber pişirilir. Bunların dışında düğün çorbası, Pitpitik Çorbası gibi genellikle döğme' den yapılan ayranlı ve yoğurtlu çorbalar vardır.
 
Haşlama Et
Suda haşlanarak pişirilen et yemeğidir.
Kızartma Et
   Et ve kemikleri ufak ufak doğranıp kazanda pişirildikten sonra ayrıca kırmızı biber, reyhan, yağ, tuz ile yağda kızartılır
Döğme Kebap
 Et döğeceği üzerinde et keserle dövülür.Macun gibi olduktan sonra tuz, reyhan, maydanoz, biber katılarak saç veya tava üzerinde kızartılır.
Keşkek
  Bastırma adı verilen ve güneşte kurutulan etli kemikler döğme ile birlikte kazanda pişirilir.
Kelle Paça
  Davarın kelle ve paçaları pişirildikten sonra et kısmı ayıklanarak ve üzerine sarmısak, tuzlu su, baharat ve yağ eklenerek yapılan yemektir
Bumbar Dolması
  Davarın bumbar,bağırsak ve midesi paklanır (temizlenir),bulgur, su, tuz, reyhan, maydanoz, biberle bir iç hazırlandıktan sonra bağırsak içine parmakla itilerek doldurulur.Ağızları bağlanır Kazana kelep gibi yerleştirilerek pişirilir. Kazandan çıktıktan sonra üzerine yağ dökerek doğranır.
Yoğurtlu Köfte
  Unlu düğürcek yoğrulur, ceviz büyüklüğünde yuvarlak köfteler yapılarak kazanda pişirilir. Sarımsaklı yoğurt ve yağla terbiye edilir.
Etli Köfte
 Et keserle et döveceğinde kesilir Bir miktar un, bir miktar bulgurla yoğrulur, buna reyhan ve maydanoz katılır, düğme biçimi tekerlekler yapılarak kazanda pişirilir.Tepsilere konulur, soğuduğu zaman üstüne yağ dökülerek yenir.
İçli Köfte
  Düğürcek az miktarda un ile suda ıslatıldıktan sonra tekrar katıştırılarak yoğururlunca erir Soğan,kavurma et, küncü (susam) veya kabuksuz çekirdek havanda dövülerek tavada ve yağ ile kızartılır.Hazırla- nan bu iç, düğürcek' li kanşıma baş parmakla boşluk yaparak doldurulur, ağzı kapatılır Kazanın içerisine dizilir, su konarak pişirilir. Tepsiye çekilir (dizilir).Tamamen soğuyunca üzerine yağ dökülüp yenir.
Hazırlop Köftesi
 Culbant köftesi de denir. El değirmeninde öğütülmüş mercimek ve culbant ıslatılır, un katılarak yoğrulur içerisine soğan doğranır, maydanoz konur, yoğrulup hamur edilir Elle sıkılır, silindir şeklini alır, üzerinde beş parmağın İzi kalır.Kazana yerleştirilip pişirilir. Kırmızı biber yağda terbiye edilerek üzerine dökülür.
Lahana Köftesi
 Unla bulgur ve et yoğrulur. Lahana yaprakları biraz pişirilir.Hamur yapraklar arasına konarak silindir şeklinde sıkılır.Kazanda pişirilir.Tepsiye çökerek üzerine limon sıkılmış veya limon tuzu konmuş yağ dökülür.
Bağ teveği Sarması
 Bulgur, un, et,maydanoz, reyhan, biber yoğrulur.Suda pişirilmiş bağ teveği arasına konup sarılır.Kazanda pişirilir.Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür.Aynı şekilde lahana sarması da yapılır
Soğan Dolması
  Kabuğu soyulan soğan haşlanır. Bulgurla et ve baharat karıştırılır, soğan doldurulur. Piştikten sonra üzerine yağ ve limon yahut domates salçası konur.
 

 

DÜĞÜN ADETLERİ

Çemişgezek ve köylerinde düğünlerle ilgili adetler bölge bölge farklılıklar arz eder. Şavak köylerinde, ova köylerinde, nahiye köylerinde ve dağ köylerinde hep farklı uygulamalarla karşılaşılır. Bu çalışmada ilçe merkezindeki gelenekler esas alınmış, ancak zaman zaman bazı köylerden de örnekler verilmiştir.

Kız İsteme

Kız isteme ile ilgili prosedür yüzyıllardır hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramamıştır.Önce erkek çocuk sahibi olan aile kendi aralarında bu konuyu görüşürler.Çevrede oğullarına münasip bir kıza talip ılur ve durumu oğullarına bildirirler.Oğlanın fikrini almak yakın dost ve akrabalara bırakılır.(Anne ve ablaların bu konuda etkileri fazladır)Erkek aile ve yakınlarının fikirlerini onaylarsa kızın fikrini öğrenmek için kıza yakın kişilerce ağzı aranır.Kızdan da müsbet cevap alınırsa kız evinden hayırlı iş için gün istenir.Belirlenen günde iki tarafın da sevip saydığı birkaç kişi ile oğlanın anne ve babası kız evine gider ve kızı anne ve babasından isterler, kız evi bunu hemen kabul etmez, kıza soralım, akrabalarımıza soralım, ailemize danışıp size öyle cevap verelim der.Eğer kız evinin cevabı kesin red değilse dilbağı denilen bir emanet (elbiselik, altın, kolonya, yüzük vb.)bırakılır.Böylece kesin karar verilinceye kadar kızın başkaları tarafından istenmesi önlenmiş olur.Kızın ailesi bu konuyu kızın görüşünü de aldıktan sonra aralarında görüşür ve hepsi uygun bulursa oğlan evine haber salınır.Belirlenen günde erkek tarafı yine bir heyetle kız evine gelir.Damat adayı bu heyette bulunmaz, onun yerine bir arkadaşı vekil olarak katılır. Bir süre sohbet edildikten sonra Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile kız babasından istenir.Bu arada gelin adayı misafirlere kahve servisinde bulunur.Bu vesile ile gelen heyet gelin adayını daha yakından görmüş olur.Bir taraftan kız ailesinin gücüne göre gelenlere yiyecek ikramında bulunulurken diğer taraftan ağır nişan için getirilen eşya ve ziynetler açılır ve kız ailesine teslim edilir.Bundan sonra damat adayının vekili kalkarak orada bulunanların ellerini öper ve kız isteme merasimi sona erer.Bu vesile ile yeni bir akrabalık kurulmuş olur ki buna hınamilik denir.



NİŞAN


Nişan için de gün belirlenir. Nişan için de yene bohçalar hazırlanır, ev halkına ve yakınlarına da hediyeler verilir altınlar takılır. Ağır nişanın kahvesini kız tarafından bir yakını hazırlar, kahve tepsisine bu hizmetin karşılığı olarak bahşiş niteliğinde para konulur. Her iki tarafta hayırlı olması temennisinde bulunarak nişan merasimine başlanır. El öpmeden sonra yüzükler takılır. Eğer nişanlılık uzun sürerde araya bayram girerse geline bu seferde bayramlık adıyla hediyeler gönderilir.

DÜĞÜN

Düğünler uzun bir hazırlık devresinden sonra başlar. Bu arada alışverişler yapılır ve eksikler tamamlanır. Düğüne halkın çağırılması ise oğlanın yakınlarının evlerine çalgı gönderilerek, diğerlerine ise “coğcoğan” denilen çağırma işiyle gönderilmiş kimseye vasıtayla yapılır. Coğcoğan tek tek dolaştığı evlere şeker dağıtarak düğüne davet eder.
Düğün hazırlıkları sağdıçlar tarafından sürdürülür.Bazı köylerimizde sağdıçlara müsahip denilmektedir. Müsahip “sahip olan” anlamına gelir ve gelin ve güveyi adaylarını düğüne hazırlamakla görevlendirilen kişidir.
Çemişgezek ve köylerinde düğünler Perşembe veya Pazar günü yapılmaktadır. Eskiden üç gün hatta bir hafta süreyle düğün yapılırken artık bir günle yetinilmektedir.




Güveyi Hamamı

Güveyin yıkanıp temizlenmesi ve tıraşı için tertiplenen bu geleneksel merasim hamamlarda yapılırdı. Güveyi sağdıçları, dost ve arkadaşları tarafından çalgılı bir şenlik ile evden hamama götürülürdü. Bu hamam şenlikleri daha ziyade güveyinin emsal ve akranlarınca düzenlendiğinden çok daha renkli olur.Yol boyunca çalgılı oyunlar oynanır, hoyratlar söylenir. Güveyinin traşından sonra banyosu yaptırılır ve öğleye doğru aynı şekilde şenlikle düğün evine dönülür. Yenilen sofralar ve ziyafetlerden sonra güveyi giydirilir, arkadaşları ile birlikte düğün yerinde kına oynamak üzere ortaya çıkarılır.
Düğün boyunca oyunculara para yapıştırmak adeti vardır. Fakat güveyi oynarken bu adeta bir para yağmuruna dönüştür. Toplanan bütün paralar çalgıcılara aittir. Geleneksel kına havası çalınır ve arada hoyratlar yakılır örneğin;

Gamzedeler, Gamzedeler
Gam vurur, gam zedeler
Sinemi ok delemez
Delerse gamzen deler.

Çemişgezek’ te düğünler iyi komşuluk ve toplum huzurunu yansıtan merasimler halindedir. Derin bir samimiyet ve yardımlaşma havası içinde başlar ve böylece biter. Düğünler, davul-zurna, davul –klarnet veya takım çalgı diye adlandırılan Davul-klarnet-darbuka-cümbüş ve kemandan oluşan sazların eşliğinde çok çeşitli olan mahalli oyunlar, orta oyunları ve çeşitli eğlencelerle yapılır.
Düğünlerde kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde, mesela hava müsaitse erkekler açık havada(bahçede, evlerin önünde)kadınlar ise genişçe bir salonu bulunan bir evde toplanarak eğlenirler. Kadınlarla erkeklerin oyunları da çalgıları da ayrıdır. Kadınlar daha ziyade zilli teflerle veya mevcutsa ud ile oyunlarını oynarlar.

Konu, komşu, dost ve ahbapların katılımı ile düzenlenen düğün şenlikleri içkili-içkisiz ziyafetlerle süslenir. “Düğüne gelen oynar, ölüye giden ağlar” deyişine uygun olarak düğüne gelen herkes tam bir eğlence havası içinde oynanan oyunlara iştirak eder. Halk ezgileri, halk sazları, halk oyunları, halay ve kol oyunu yanında tertiplenen orta oyunları ile bu eğlenceler çevre folklorunun bütün güzelliklerini sergiler. Daha çok yaz ve sonbahar mevsimlerinin müsait hava şartlarında düzenlenen düğünlerimiz eğlenenlerin rahatlığı, ziyafetin bolluğu açısından bu mevsimlerde düşünülmüştür. Aşağıdaki dörtlük bu düşünceyi açıklamaktadır;

Düğünüm yaza gele,
Vakti kiraza gele,
Dostları hak saklaya,
Düşman maraza gele .

Düğünün en hareketli günü oğlan evinde güveyi hamamı kız evinde ise kına gecesidir.Gelinin kınası Çarşamba akşamı yakılır.Kızın arkadaşları gelini giydirir ve süslerler.Bu arada orada bulunanlar da bildikleri manileri söylerler;

Süslü bezekli yarim,
Kolu bilezikli yarim,
Gadaların alayım,
Çemişgezek’li gelin.

Hazırlanan kına çalgı eşliğinde sağdıçlara götürülür. Kapı önünde kısa bir eğlenceden sonra gelin; arkadaşları, yakınları ve diğer davetliler ile baş başa bırakılır. Kınası yakılırken de şenlik devam eder, ağıtlar ve maniler söylenir.

Altın tas içinde anam kınan ezildi,
Gümüş tarak ile anam zülfün çözüldü ,
Benim yazım yad ellere yazıldı,
Doldur pınar doldur ben gider oldum,
Anamı babamı terk eder oldum.



Gelin alındıktan sonraki dönüş çok hazin olur. Ağlayan anne, bacı, kardeş ve yakın arkadaşları arasında telli duvaklı gelin alınır ve görümcenin yanına yerleştirilir. Gelin ağlarken çalgılar da gelin ağlatma havasına devam etmektedir;

Kızardı kayalar al giydi dağlar,
Anadan ayrılan anam oh çeker ağlar ,
Bozuldu bahçeler anam virandır bağlar,
Doldur pınar doldur anam ben gider oldum,
Anamı, babamı anam terk eder oldum.

Gelin alındıktan sonra dönüş genellikle uzak ve dolambaçlı yollardan yapılır. Bu bir çeşit uğur sayılır. Bunun bir diğer amacıda gelinin ayrılması halinde dönmesinin güç olacağının kendisine ima edilmesidir.

Düğün kafilesi ile birlikte gelin oğlan evine getirilirken kararlaştırılmış bir yerde kafile durdurulur. Evli ve bekar sağdıçlarla beraber orada bulunan yüksekçe bir yere çıkarılmış olan damat elinde bulunan bir mendille ağzını kapatarak sağ elindeki elmayı gelinin başına atar. Arkasından sağdıç tarafından verilen leblebi, üzüm, buğday karışımı çerezlerle ufak paraları düğüncülerin üzerine serper. Atılan elmanın geline isabet etmemesi için gelinin etrafında bulunanlar elmayı havada iken tutmak için çaba sarfederler. Bu bir uğur sayılır. Çerez atılması o yılın bolluk içinde geçmesi temennisi olarak telakki edilir. Daha sonra kafile yoluna devam eder ve oğlan evi önüne gelinir. Attan veya vasıtadan indirilince gelinin ayakları önünde kurban kesilir. Kurban kesildikten sonra damat gelini koltuklayarak içeri götürür. Bu sırada da evli sağdıçlar tarafından verilen çerezlerle kağıt kırpıntılarını düğüncülerin üzerine serper. Alkışlar ve sevinç nidaları arasında koltuk merasimi biter ve gelin ile damat yakınlarının ellerini sırayla öperler. Bundan sonra düğüncülerin bulunduğu yere dönülür. Gelin ve damat yan yana oturtularak verilecek hediyeler kabul edilir. İlk hediye güveyi tarafından gelinin yakasına iğnelenen bir altın veya beşibirliktir. Bundan sonra güveyi yakınlarının ve daha sonrada diğer misafirlerin hediyeleri geline takılır. Hediyelerin verilmesinden sonra eğlenceye devam edilir. Yemekler yenir ve oyunlar oynanır. Akşam saatlerinde düğün sahipleri ve güveyi davetliler tarafından tebrik edilerek ayrılırlar. Düğün burada sona erer.
Ertesi gün Pazartesi veya Cuma günüdür. Herkes oğlan evine yüz açımına yani hayırlı olsun demeğe gider. Gelinle yüz açımına giderek yeni evlilere hediye götürürler. Üç gün sonrada kız evinin yakınları oğlan evine baklava getirirler. Buna kızı sordurmak denir
 


 
 

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol