aliser

   
 


 

 

ana sayfa

radyo sohbet

amacımız

yayıncılarımız

pepuk kusu

sehid rıza

dersim 38

munzurbaba

dersim

dersim tarihi

dersim kayıp kızları

aliser

kocgiri

zazaca ögren

firik dede

behzat firik

baba bertal

ovacık

nazmiye

hozat

pertek

mazgirt

pülümür

çemişgezek

hz.ali

kerbala

12 imamlar

pir sultan

hacı bektaş

sarı saltuk

alevilik

alevi katliyamaları

şeh bedreddin

partizan şehitleri

maden ve yaşam

şiirler

filim izle

dersimbelgeselelri

kilipler

satranç oyla

eski türküler dinle

ziyaretçi defteri

 


     
 

 
 

 

                           
 

Alişer:
“Dersim’in Şeyh Hasenanlı aşiretine mensup olan Alişer, Koçkiri’nin Ümraniye nahiyesindeki çiftliklerinde doğmuş (1865, y.n), öğrenimini Sivas’ta yapmıştır. Üstün zekası, kuvvetli mantık ve muhakemesi, olağanüstü güzel dizeleriyle çok ün kazanmış büyük bir Kürt şairdir.
Sultan Hamid döneminde, Koçkiri aşiret liderlerinden Mustafa Bey’e katiplik yaptı. Sultan Hamit, Mustafa Bey’ e fahri paşalık rütbesi vermiş olduğundan, artık o havalide Alişan Beyzade Mustafa Paşa , en büyük nufuza sahip Kürt emiri olmuştu. Mustafa Paşa’nın vefatından sonra, Alişer merhumun büyük oğlu Alişan Bey’e vasi tayin edilmiş ve bu nedenle de, bütün Koçkiri aşireti üzerinde büyük etki sahibi olmuştu. Alişer, bu nufuzunu kelimenin gerçek anlamıyla, Kürtlük ve bağımsızlık davası uğrunda kullanmış ve bu amaçla, Dersim aşiretleri arasında kuvvetli bir birlik yaratmıştır…”
Zarife:
“ Alişer, kendi akrabası zarife adında bir kızla evlenmiştir. Zarife dahi kocası gibi Kürt milli davasına bağlı, aynı yüksek gayeleri takip eden eşsiz bir Kürt kızı olduğunu, yaşamında doğrudan ispat etmiştir. Zarife, Kürt kadınları arasında milli uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişer’in milli faaliyetlerinde O’nun sağ kolu ve iş arkadaşı olmuştur. Ne yazık ki, duygu ve fikir itibariyle tam bir birlik içinde olan bu ailenin çocuğu olmamıştır.
Zarife, uzun boylu, iri-yarı ve her konuda bir Kürt fizyonomisine sahip, simasında bir erkek cesareti ve yiğitliği okunan eşsiz bir Kürt kızı idi. Her yıl, Dersim’e gider, aşiretler arsındaki çelişkileri ciddi bir hakim gibi hallederdi…” (N.Dersimi)
Alişer, kendini iyi yetiştirmiş, yörenin sorunlarını iyi bilen ve kendini halkına adayan bilge bir kişi… Türkçe, Kürtçe, Dımıli dillerinde şiir, deyiş, taşlama ve kasideleri var. Dersim’in doğasını ve insanını çok sever:
Gönül gel gezelim Munzur Dağı’nı
Ne hoş memlekettir, ili Dersim’in
Seyran eyliyelim Sultan Dağı’nı
Ne hoş çiçekler var gülü Dersim’İn

Nice padişahlar geldi cihana
Bunu almak için düştü gümana
Her biri bir çeşit attı gümana
Kesilmedi kolu kılı Dersim’in

Aslanlar yurdudur tilkiler girmez
Gerçekler sırrıdır akıllar ermez
Kürtler’in gülüdür kafirler dermez
Onlara bağlıdır yolu Dersim’in

Dersim eline kim ki bulaşır
İmdada kavuşur hemen sataşır
Coşa gelip şimşekle ulaşır
Etrafı yıkar eli Dersim’in

Alişer “Hasta Adam” denilen Osmanlı topraklarının emperyalist güçlerce paylaşılmasına, bir hareketin devamı olarak karşı çıkar. 10 Şubat 1908tarihli Amerikan Konsolosluğu raporunda Dersimliler için; “ Bunların değişmez amacı Oslanlı Hükümeti’nden bağımsız olmaktır ve 50 yıl önce yabancı himaye sağlama ve Türkiye’den kurtulma ümidiyle Amerikan misyonerleri tarafından protestan olarak kabul edilmele3ri için bir hareket başlatmışlardır.” Denir. (A. Haluk Çay, Her Yönüyle kürt Dosyası, s.274) Bunun için, Bey-Ağaların, dolayısıyla aşiret sisteminin kendi çıkarları için böldüğü şeyh ve seyitlerin belirsizliğe sürüklediği, yerleşik halkın milli şuurunu uyandırmaya kendini adar. İstanbul Hükümeti’ne gönderdiği uyarılarda; “Dersim ve Koçkiri Kürtleri’nin kendilerine bağlı olduklarını” belirtir. Bu, Dersim’e hiçbir zaman egemen olmayan, olamayan Osmanlı’dan ayrılma, dolayısıyla bölgelerini emperyalist devletelere kaptırmama çabasıdır. Bu çaba, 1914 yıllarında başlar, Kurtuluş Savaşı’yla devam eder. Sonunda “Koçkiri İsyanı” ve “Dersim İsyanı” olarak karşımıza çıkan isyanlar, aynı liderlerce sürdürülmüş, aynı amaçlıdır. Osmanlı’ya ve emperyalizme karşı “Cumhuriyet” isteminin ilk adımlarıdır.
Destancı C. Mar;
“ne var ki
güney ve batıdaki
dostlar bölük bölüktür
ter tende kurumuş
tükenmiş gözlerden gözyaşı
ve akan kan
oluk oluktur
vurulmuş bahri ve sabit beyler
ciğer delik deliktir”
diye yansıtır bu durumu.
Koçkirili Mustafa Paşazade Alişan Bey, M. Kemal’e:
“Amerikan Başkanı Wilson, Sivas’ın Kızılırmak sınırına kadar Ermeniler’ e verildiği ve Kürtler’in haklasının dikkate alınmadığı ve bu nedenle Kürt çoğunluğu bulunan yerlerde Osmanlı egemenliğinden ayrı bir özerk Kürt yönetimi kurulması için bir çalışma içinde olduklarını” bildirir. Ayrıca, 1918’de Dersim’e gelen Alişer, aşiret reisleriyle birlikte Sevr Antlaşması gereğince Kürtler’in bağımsızlığının onaylanması için, Dersimli liderlerle beraber yöreyi, emperyalist güçlere karşı korumak için söz birliği, yemin ederler. Durumu Ankara’ya telgrafla bildirirler.
Özü sözü bütün, halkın çıkarını kendi çıkarı bilen Alişer, sonradan sözünden ve yemininden dönen aşiret liderlerine kırgınlığını şu dizelerle belirtir:

“Yemin ederler elmaya
Zülfikarı Murtaza’ya
Geriden teller çektiler
‘Biz uymayız eşkiyaya’

Gönül yeman aman aman
Dağları sardı kar duman
Bize gönder Şahı Merdan
O’dur bütün dertlere derman”

Kimdir sözünden dönen bu aşiret reisleri? Bunları destancı şair,şöyle sıralar:
“meço ağa/diyap ağa
dersimli Mustafa
kongo oğlu ahmet ahmet ramiz
ve kürt hasan hayri
bizden değil gayri
bunlar
kapılanıp ankara’daki meclise
siyaset tuzağına
hakkının uzağına
düşmüşler”
Alişer’in kişisel davranmadığı, bir yanlışlığa yol vermemek için, olayları gelişmler içinde değerlendirdiği, silahtan önce diplomasiye öncelik tanıdığı görülüyor. Sanatkar olduğu kadar iyi bir uzlaşmacıdır . 1915-16’da Dersim sınırına dayanan Ruslar’ı ustalıkla ve kendine özgü diplomatik tavrı, kıvrak zekası, “yılanı deliğinden çıkaran” tatlı diliyle engeller, Ruslar’la bir anlaşma da yapar.
1917’de, K.T. Cemiyeti’ne bir yazı gönderir. Koçkiri ve Dersim Kürtleri’nin, Cemiyete bağlılıklarını bildirir. Kurtuluş Savaşı sırasında, Ankara’ya gönderdiği bir telgrafta aynı uzlaşmacı tavrını sergilediği görülür:
“Büyük Millet Meclisi Riyasetine
Nefsi Zara hariç olmak üzere ekseriyeti azimesi Kürtler’le meskun olan Koçkiri,Divriği,Refahiye,Kuruçay ve Kemah kazalarının mümtaz bir vilayet haline ifrağ ve teşkiliyle yerli Kürtler’den bir valinin tayinini, memurin-i adliye ve mülkiyenin yine vazifeleri başında bulunmasını dileriz.”
Koçkiri Aşiret Reisi Dersim Aşiretlerinden
Mehmet Taki Mus tafa Seyyit Han Mahmut Manzur
Sadetten
Alişer
Görüldüğü gibi, Alişer, devletten, yöre halkını anlayacak,sorunlarını çözecek bir valinin atanmasını istemekte.
Alişer’in, yaşamında karşılaştığı tüm sorunları “diyalog” yoluyla, danışma içinde çözmeye çalıştığı görülür. Arkasındaki en büyük güç, eşi Zarife’dir. Doğu kültüründe çok az görülen bu mitos yaşam, bu ikili için destanlara konu olmuş ve olomaya devam etmektedir.
Eşlerin birbirlerine “heval” (eş,arkadaş) demeleri, çok uçlu yaşamlarında, onlara mitolajik bir değer kazanmıştır. Bugün bile öldürüldükleri mağaranın önünden geçenler, onların ölmediğini, birinin “hevale mı” diğerinin de “hevala mı” diye birbirine seslendiklerini söylerler.
Alişer ve Zarife’nin birlikteliği, bilgeliğii dostluğu üzerine öyküler yazılır, destanlar dizilir. Cemşid Mar, onları şu dizelerle ölümsüzleştirir:
“…
Musa oğlu Alişer
İmranlı’daki dernekte sekreter
‘Jin’ adlı bir gazete çoğaltan
devrim ateşinin rüzgar soluklu körüğü
bir toprak köz gibidir yüreği
eli yazandır
dili ozandır
kavgamıza sevgimize
türkü düzendir
‘Dılo yeman yeman yeman’

İKİ DURU SU
ozan Alişer
ateşe tapmış
toprağı öpmüş
içmiş suyu
ve sunmuş akça gönül kuşunu havaya
bu kutsal davaya
baş koymuş
ışıktan
renkten
sesten
ter türküsü söyleyip
kanıyla destan
yazar Alişer
maden eritmiş
demir dövmüş
taş oymuş koçkiri’de dersim’de
nice nice alayları
bozan alişer…”
Araştırmacı Mehmet Bayrak’ın yayınladığı N.Dersimi’nin “Hatıratı”na eklediği notlardaki açıklamalarda; “Rehber’in kalleşçe öldürülüp Alişer’in ve Zarife’nin
Başlarını kesip teslim ettiği kişi, katlıama bizzat katılan Jnd. Alb. Nazmi Sevgen’dir. Nazmi Sevgen, Alişer’in kesik başını ilk kez ‘Koçkirili Alişer’ adlı yazısında yayınlamış ( Tarih Dünyası, Sayı: 9/;1950), aynı resim Niyazi Ahmed Banoğlu’nun ‘Dersim İsyanı’nın İçyüzü’ başlıklı yazı dizisinde tekrarlanmış (Yeni İnci Mecmuası, Sayı: 1-10/1950), Nuri Dersimi tarafından bu dergiden alınarak ‘Kürdistan Tarihinde Dersim’de yayımlamıştır. Nazmi Sevgen’in doğrudan Dersim’deki aşiretler üzerinde yoğunlaşan bir yazı dizisi de şudur: ‘Yaşayışları Şimdiye Kadar Gizli Kalmış Bir Aşiret: Zazalar’ (Tarih Dünyası, Sayı:10-13/1950)
Dersim Hareketine doğrudan katılan Jnd. Alb. Nazmi Sevgen,Alişer’in ve karısı Zarife’nin öldürülmesinden sonra, bir sandık dolusu kitabına el konduğunu bildiriyor. Bunların bugün Genelkurmay Arşivi2nde olabileceğini sanıyoruz (bkz. N.Sevgen: a.g.y.)”
Dış ülkelere gönderilmesi kararlaştırılan Alişer’in siyasi karizması ve öldürülmesi konusunda şu bilgiler veriliyor:
“Şahin Bey’den sonra Gogan’a gelenlerden birisi de Koçgiri aşireti reisi Alişer Bey idi. Kendisi, yeğeni ve karısıyla birlikte Seyid Rıza’nın yanına, Piştik’e sığınıyor. Alişer Bey’i bizzat görmedim. Ama kesik kellesi ve cesedini gördüm. O zaman anlatılanlara göre, Alişer, çok önemli biriydi.Türkçe,Fransızca,İngilizce ve Rusça bilirmiş! Tahsilli biri. Dünyayla ilişkileri olan biri. Lenin zamanının Rusyası ile bağları olduğu sanılıyor. Kimine göre (sonradan işittim) Alişer Bey, Mustafa Suphi ile temas bile kurmuş, Atatürk bunun kokosunu almış… Kısacası hükümet, Alişer’in dışarıyla, özellikle Rusya ve M. Supuhi ile temasa geçtiği ve bu meyanda örgütlenme işine girdiğinden kuşkulanıyor!…
Bu yüzden, Alpdoğan Paşa, Reybere Qop’u (S. Rıza’nın yeğeni işbirlikçi Rehber) yanına çağırıyor. Çok para ve talimat veriyor: ‘ Ya amcan Seyid Rıza’nın kellesi ya da Alişer’in kellesi… Tercih sana ait…’ Reybere Qop, ne yapıp edip aşiretin en iyi direnişçilerinden Zeynel’i kafaya alıyor. Bol miktarda para veriyor. O da aldığı talimatı, aynen Zeynel’e aktarıyor: ‘Ya Seyid Rıza’nın ya da Alişer’in kafası…’ Feodal bilince bak… Askere karşı en iyi dövüşen Zeynel paraya tamah ediyor. Alişer’in kafasını getirmek için birkaç adamını yanına alarak amcası olan Seyid Rıza’nın mekanını ziyaret ediyor.
Nihayet fırsat çıkıyor: Zeynele Aliye Topi, artık yaşlanmış Alişeri yeğeni ve karısını mağarada ziyaret ediyor. Eller tüfeklerin tetiğinde. Hoşbeşten sonra Zeynel ve adamları gitmeye hazırlanırken , birden dönerek Alişer ve ailesine kurşun yağdırıyorlar. Alişer Bey ve yeğeni hemen oracıkta ölüyorlar. Karısı Zarife Hanım ise, atik davranıp bir silah kapıyor, mağaranın içlerine doğru çekilirken Zeynel’in adamlarına kurşun atıyor. Burada Zeynel’in adamlarından birinin kafasını dağıtıyor.Gülabi’nin amcası Efendi’ydi bu. Ben paramparça olan bu beyni gördüm. O kadar etkilendim ki, günlerce kabus bastı. Geceleri beni ‘hortlaklar yakalıyor’ sandım.
Olaydan sonra Zeynel’in adamlarından vurulanların cesetlerini telise koyduktan sonra getirip Seyid Rıza’nın önüne koydular. Alişer ve ailesinin cesetleri (başları kesilmişti) çürümeye terkedildi.”(bkz. Faik Bulut: Belgelerle Dersim Raporları, Yön Yay., İst.1991, s.192-193).
İnsanlardan “hain ol” istemi hain olmaya eşdeğerdir. Alişer be Zarife’nin başlarına kurulan tuzakta, Alişer’in kirvesi Zeynel, yem olarak kullanılıyor. Bu, güvenin, itibarın, dostluğun, inancın, insanlığın kalleşçe yok sayılmasıdır. Bunu, C. Mar, şiirsel coşkuyla anlatır:
“-öldürülmeli alişer
Buyruğunu verdi
Şevket tuzağını kurdu
Rehber kop
Zeynel top
Ve zeynel efendi
Derken bir kancık çete
Bunlar satılıp lirasına
Soyundular ihanete
Yürekleri kuşkulu ve korkak
Gözleri ürkek
Yüzleri çirkin
Üzengide karıncalı ayakları
Elleri tetikte tedirgin
Koyuldular karanlık koynuna gecenin
Bir süre sonra
Tujik dağındaki mağaraya vardılar
Ses verip/ses alıp
İçeriye bir dost gibi girdiler
Kendilerine ekmek ve cephane hazırlayan
Alişeri arkasından vurdular
Ve alişer’in eşi zarife
Ne söze gelir/ ne tarife
Öylesine görkemli
Güzel
Yiğit bir insan
İlkin şaşırdı bir an
Arkasından atıldı üstüne alişer’in
-“havalı mı” vurmayın aman
Dedi
Ve çekip silahını can yoldaşının
Vanklı’yı yere devirdi
Sonra satılmışlar
Soluğunu söndürdüler onun da
Ve Zarife
Çiçekli bir dal gibi düştü alişer’in üstüne
Yıl otuzyedi
Ay temmuz
Gün karalı dokuzdu
Ve sehere doğru
Kesilmiş iki ışıklı baş
Paşa Alpdoğan’a teslim edildi
Yel sustu
Ay bulutu kuşandı
Su akmadı bir an
…”
Şair Vecihi Timuroğlu da bu olayı şöyle yansıtır:
“Atıyor zarını Ali Şir
Oynuyor ve yiğitliğini veriyor
Ardıcın kolu deli divane
Bir teli aşıkane
Bir telini tarih boyadı kane”
(Bir Sürgünün Ezgileri- Dersim2in Ağıtı- Kalan Yayınları, 3. Basım, 1999)
Ve Alişer’in sonu, Dersim sonunun başlangıcı oldu. 1938 Dersimi’nde ırmaklar kana doydu.
Halk ozanı Sefil Gazi’nin, Koçkiri-Dersim üzerine söylediği güzellemelerde, Alişer için bir dörtlüğü şöyle:
Görülüyor Alişan’ın söğüdü
Alişer oturmuş verir öğüdü
Acep n’oldu Koçkiriler’in yiğidi
Kırıldı kanadı kolu Koçkiri’nin

 



 
 

 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol