GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ÇEMİŞGEZEK
İLK ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK Çemişgezek ve cevresinin Tunç Devrinden itibaren yerleşim yeri olduğu kaynaklar tarafından belirtilmektedir. Bu konu da 1968-1970 yılları arasında Keban Baraj Gölü çevresinde araştırma yapan H. Zubeyir Koşay M. 6. 4000-3000 yillannda da bugunkune benzer bir yerleşim alani oldugunu belirtmekte-dir. Medler Döneminde Çemişgezek
Persler Döneminde Çemişgezek
Selevkoslar Döneminde Çemişgezek
BÜYÜK ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK
Hititler Döneminde Çemişgezek
Kuhurriler (Mitaniler) Döneminde Çemişgezek
MOĞOLLAR DÖNEMİ ORTA ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK
ABBASİLER DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK
ARTUKOĞULLARI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK BÜYÜK SELÇUKLU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK MENGÜCEKLER DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK Sultan Alparslan 1071 yılında Büyük Malazgirt Zaferini kazanınca komutanlarına Anadolu’yu fethetme görevini vermişti.Bu fetih hareketine katılan komutanlardan biri de Mengücek Gazi’dir. SALTUKLULAR DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK Büyük Selçuklu devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1040 yılı ile 1071 Malazgirt Meydan muharebesi arasındaki 30 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman diliminde Selçuklular, merkezi Asya'daki kat’i hakimiyetlerini hızla ön Asya, Orta Doğu, Azerbaycan ve Kafkasya'ya ulaştırdılar. Bu bölgeler Müslümanlarla bölgenin daha önceki hakimi olan Hıristiyanların uzun yıllar kanlı mücadelelerine sahne olmuştur. Kafkasya'da Gürcü, Ermeni ve Hıristiyanlarla karşı karşıya kalan Selçuklu komutanları, bölgedeki Bizans hakimiyetini kırarak önce Aras Vadisini takiben Kuzey Doğu Anadolu'ya sarktılar. Kars, Ağrı ve Erzurum yöreleri hızla fethedildi. Malazgirt ten önce Yukarı Fırat Havzasına ulaşan Türkler, zaferden sonra Doğu Anadolu'da fetihlerde üstün başarıları olan komutanlara "ikta" olarak verilen bölgelerde saltanata bağlı beylikler kurdular. Bunların ilki Ebul Kasım Saltuk'a ikta olunan "Saltuklu Beyliği”dir. Erzurum ve çevresini içine alan ve uzun yıllar Çemişgezek' te de hükümran olan bu' beyliğin kurucusu Emir saltuk II, Selçuklu soyundan gelen bir kahramandır. Daha önceleri, Selçukluların ilk kuruluş yıllarında Maveraunnehir, Gazne ve Horasan'ın fetihlerinde üstün başarısı temayuz eden bir kahramanın soyundan gelen Emir Saltuk II Anı ve Kars dolaylan ile bütün Kuzey Doğu Anadolu'nun fethinde üstün başarısı ile Büyük sultan Alparslan’ın takdir ve teveccühünü kazanarak kendisine ikta olarak verilen bu bölgede emir Saltuk II Doğu Anadolu'da ilk Türk Beyliğini kurmuştur. (1072) 1072-1202 yılları arasında Erzurum merkez olarak kurulan bu beylik bütün Yukarı Fırat Havzasında hüküm sürmüş ve bölgenin Türkleşmesinde en etkin amillerden bin olmuştur. Murat Nehrine kadar bütün Çemişgezek havalisini de kapsayan Saltuklu Beyliği Anadolu'da kurulan Selçuklu Beyliklerinin ilki olması dolayısıyla Anadolu tarihinde çok önemli bir yer tutar. Saltuklu Hanedanın seceresi kronolojik sıraya göre aşağıda gösterilmiştir. 1-Ebul Kasim Saltuk ll 2- Emir Ali 3- Ebul Muzaffer Gazi 4- izzeddin Saltuk II 5- Mama Hatun 6- Nasreddin Muhammed 7- Ebu Mansur Bin Nasreddin Muhammed ( Micingert Beyi ) 8- Melikşah Bin Nasreddin Muhammed (Çemişgezek Beyi) Melikşah Bin .Nasreddin Muham-med'in soyundan gelenler Yavuz Sultan Selim Han dönemine kadar Çemişgezek 'te hakimiyetlerini devam ettirirler ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK Sultan Alaaddin Keykubad Malatya Ordusu Serdarı Emir Esidüdin Ayaz’ın komutasında 5000 kişilik bir süvari birliğini muhasara araçları ile birlikte Çemişgezek’in fethi için görevlendirdi.İbni Bibi bu dönemlerde Çemişgezek Kalesini şöyle tasvir etmektedir. “Başı semaya yükselmiş bir kaya içine kudretin eli ile oyulmuş bir mağara gördüm. (İn Delikleri kastedilmetedir) Bu kayanın bir tarafındaki vadide Nil’i hiçe sayan ve fili sivrisinek zanneden bir ırmak akıyor. (Burada Tağar Çayı kastedilmektedir.) Suyun öte tarafında sağlam temeller üzerine kurulmuş metin bir kale içinde bir şehir göze çarpıyordu” . İbn-i Bibi Çemişgezek Kalesi’nin Selçuklular tarafından fethedilmesini de şöyle nakleder “Çemişgezeklilere Kahta’nın akibetinden ve nasıl teslim olduklarından ve imdatlarına gelen Şam Ordusu’nun ne suretle imha edildiğinden bahisle, tehdit yollu sözler söylemek ve hikayeyi onlara anlatmak üzere ve Çemişgezek Kalesi’ni teslim etmesi için bir elçilik heyetini kale komutanlarına gönderir.Elçiler kale komutanına ulaşamadan kaleden yağmur gibi oklar yağmaya başlar. Bu heyet her ne kadar Biz Elçiyiz sizinle görüşmek üzere geliyoruz dediler ise de aldırış edilmedi. Elçiler mecburen geri döndü. Emir Esidüddin bunun üzerine “Madem ki onlar söz kapısını kapadılar, bizim için cenk yolunu açmak yaraşır” dedi.Emir Esidüddin derhal mancınıkların kurulmasını emretti.Kale kapısında uzun bir mücadele başladı.İlk günkü şiddetli çarpışmalar şafak vaktinden gece karanlığı basıncaya kadar mancınık ve oklarla devam etti. Muhasara bir hafta geceli gündüzlü devam etti.Muhasaranın 8.günü , her birinin içinde 10 muharip ve kenarlarında okların geçebilmesi için delikler açılmış bulunan 10 demir sandık mağaranın üzerinden aşağı sarkıtıldı. Sandıklarda siper almış muharipler bulutlardan yağmur yağdırır gibi mağaranın içine okları yağdırdılar. Ancak bu çalışmalar beklenen ölçüde başarılı olamadı.Bunun üzerine kalenin bir yerindeki çatlak tespit edildi. Çatlak genişletilerek içeri girildi. Uzun süren sert bir direnişten sonra zor durumda kalan Çemişgezek liler bir elçilik heyeti göndererek savaşın sona ermesini talep ettiler. Emir Esidüddin bu talebi kabul edince Çemişgezek Kalesi’ de Selçuklu hakimiyetine girer. Anadolu Selçuklularının Çemişgezek hakimiyeti 1226 yılında başlar.Bu durum Moğolların Anadolu’ya hakim olmalarına kadar devam etmiştir BİZANS İMPARATOLUĞU DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK YENİ ÇAĞDA ÇEMİŞGEZEK
EVLiYA ÇELEBi
MAMURATUL AZİZ SALNAMELERİNDE ÇEMİŞGEZEK
CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÇEMİŞGEZEK
İDARİ TARİHİ İLE ÇEMİŞGEZEK M.Ö.4000 yıllarından başlayan tarihi ile Çemişgezek’ in sürekli olarak önemli bir yerleşim ve konaklama yeri olduğu bilinmektedir. Ancak idari tarihçesini 1200’lü yılların başından başlatmak doğru olacaktır. Bu yıllarda Saltukoğulları beyliğinin Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Süleyman Şah tarafından ilhakından sonra son Saltuklu hükümdarı Nasreddin Muhammed’in oğlu Melik şah Çemişgezek’ e çekilerek burayı beylik merkezi haline getirmiştir. Bu beylik 32 kale ve 16 nahiyeden ibarettir.
COĞRAFİ DURUM
ÇEMİŞGEZEK' İN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Çemişgezek’de hakim iklim tipi karasal iklimdir. Çemişgezek eskiden bu iklim yapısı gereği yazları oldukça sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçerken, Keban Baraj Gölü’nün teşekkülünden sonra iklimde büyük bir yumuşama olmuştur. Bugün göl kenarında bulunan köylere kışın hemen hemen hiç kar yağmamakta ve don olaylarına nadiren rastlanmaktadır. Bu özelliği sebebiyle ilçe topraklarında hemen hemen bütün meyve ve sebze çeşitleri yetiştirilmektedir.
|
|
KÜLTÜRÜMÜZ
ATA SÖZLERİ
Abanın kadri yağmurda bilinir
Aç doyuran aç kalmaz
Aç kurt aslana saldırır.
Aç ne yemez? Tok ne demez?
Aça dokuz yorgan örtmüşler yinede uyuyamamış
Acele bir ağaçtır,meyvesi pişmanlık
Acemi katır kapı önünde yük indirir.
Acı işletmeyin, toku tepretmeyin
Açık yaraya tuz basılmaz
Acındırırsan arsız,acıktırırsan hırsız olur
Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
Adam adama yük değil, can bedene mülk değil
Adam adamını gavurur külünü göğe savurur
Adam iyisi iş başında belli olur
Adet etme adeti terk etme
Adın ne reşit,sen söyle sen işit
Ağa terlemedikçe hizmetçi kımıldamaz
Ağaç ne kadar yüksek olsada yaprakları yere düşer
Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer
Ağaca balta vurmuşlar sapı bendendir demiş
Ağaca dayanma kurur, insana güvenme ölür
Ağacı kurt insanı dert yer
Ağacın kurdu içinde olur
Ağaran baş ağlayan göz gizlenmez
Ağır kazan geç kaynar
Ağlayanın malı gülene hayretmez
Ağzı büyük olana kepçe kaşık gibidir
Akıllı bacaklarını sıvayana kadar, deli dereyi geçer
Akıllı düşman akılsız dosttan iyidir
Akşamın hayrındansa sabahın şerri iyidir
Al elmaya taş atan çok olur
Al malın iyisini çekme kaygısın
Allah cığıza mal vermez
Allah dağına göre kar verir
Altın legenin kan kusana faydası yoktur
Araba devrilince yol gösteren çok olur
Arı bal alacak çiçeği bilir
Arpa ekip buğday bekleme
Arsız güçlü olunca haklı güçlü olur
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
Aslı hu ve neslihu
Aslı neyse neslide odur
At ile avrat emanet verilmez
At da yurt da avrat da yumun vardır
Atın varken yol,ağan varken el tanı
Attan eşek, it kılından döşek olmaz
Avcı kedi mırlamaz
Ayranı yok içmeye,atla gider çeşmeye
Baca eğride olsa dumanı doğru çıkar
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun
Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu
Bal olan yerde sinekte olur
Balım olsunda sineği Bağdat tan gelir
Başaran bal yer başaramayan yal yer
Başın sağlığı dünyanın varlığı
Beleş sirke baldan tatlıdır
Ben ağa sen ağa inekleri kim sağa
Bıçak sapını kesmez
Bir ağaçta okta olur ….ta
Bir göz ağlarken diğer göz gülmez
Bir korkak bin orduyu bozar
Biri bilmeyen bini bilemez
Bol bol yiyen bel bel bakar
Boynoz kulağı geçer
Çağayı kundak ta gelini duvakta eğitmeli
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme
Çalı çırpı ile ev yapılmaz
Canı acıyan eşek,attan hızlı koşar
Cefasız sefa olmaz
Çelik gibi sert, hamur gibi yumuşak olma
Cemşit-i abad, ne şen olasın ne harap
Çirkin yoktur alemde, güzel gören göz olmalı
Çocuk ömür törpüsüdür
Çok üren köpek ısırmaz
Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz
Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler
Çürük tahtaya çivi çakılmaz
Dağ başına kış gelir, er başına iş gelir
Darı unundan baklava, incir dalından oklava olmaz
Davacın kadın olursa, yardımcın ALLAH olsun
Demir nemden insan gamdan çürür
Dilin olmazsa gözünü kargalar çıkarır
Din olan yerde kin olmaz
Doğmadık çocuğa don biçilmez
Diş gösteren it ısırmaz
Dokuz ölç, bir biç
Dost beni bilsin de,bir çürük elma olsun
Düşmanın karınca ise sen fil san
El sözüne bakan karısını tez boşar
Ekmeği ekmekçiye ver,bir ekmekte üste ver
El atına binen tez iner
Elin ağzı torba değil ki dikesin
Eşekler çalışır atlar yer
Emanet eşeğin yuları gevşek olur
Et görmemiş ciğere bayili
Ev danası öküz olmaz
Etme kulum bulursun meğer etmemiş olasın
Evlinin bir evi bekarın bin evi vardır
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar
Fukara hırsızlığa gitmiş ay doğmuş
Geline duvak, eve suvak yakışır
Gelini ata bindirmişler ya nasip demiş
Geline demişler kalk oyna, demiş yerim dar
Gır atın yanında duran, ya huyundan ya suyundan
Gökte ne yağdı da yer gabul etmedi
Kuş yavrularına demiş ki , adam yere doğru egildimi hemen gaçın, yavrularda demiş ki ya daşını cebinde daşise
Guştan gorğan darı ekmez
Haberi bi çağadan bi de deliden alacan
Haktan gelen haktır, inanmayan ahmaktır
Haramın binası olmaz
Harman yel ile, düğün el ile
Havlamayı bilmeyen köpek sürüye kurt getirir
Haydan gelen huya gider
Hazıra dağlar dayanmaz
Her güzelin vardır bir kusuru
Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır
İnsanın eşeği olmasa, eşeğe paha biçilmez
İşin yoksa şahit ol, paran yoksa kefil ol
Islanmışın yağmudan korkusu olmaz
Ismarlama hac gabul olmaz
İt doydu haydar kaldı
İt ite buyurmuş itte kuyruğuna buyurmuş
İtle çuvala girilmez
Katıra cilve yap demişler, cıtma atmış
Kekliğe demişler ayakların niye kırmızı; demiş gardan-(biz seni gardada gördük garadada)
Kılavuzu karga olanın burnu ---tan çıkmaz
Kimin tavuğun kışa dedik baba
Koç olacak kuzu komun önünde belli olur
Kel yanında kabak anılmaz
Körün taşı kelin başına değer
Küçük taş kırar baş
Kör atın kör alıcısı olur
Mazlumun ahı indirir şahı
Misafir on gısmetnen gelir,birini yer dokuzunu bırakır
Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider
Öküzün büyük olsunda çifte gitmesin
ölmüş eşek kurttan korkmaz
Ölümse ölüm ğırlamaya ne gerek
Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar
Önü gavut gavuri, arkası harman savuri
Sağır işitmez benzedir
Selin ağzı tutulur elin ağzı tutulmaz
Sen eşek olursan semer vuran çok olur
Su destisi su yolunda kırılır
Tatlı tatlı yemenin, acı acı geğirmesi vardır
Terazi hatır sormaz
Yattığı ahır sekisi, söylediği İstanbul türküsü
Yemek gördün mü giriş, dayak gördün mü sıvış
BEDDUALAR
ADIN BATA / ADI BATASICA
ACINDAN GEBERESİN
ADIN GALA SEN GİDESİN
ADIN ŞANIN BELLİSİZ OLSUN
AĞZINDAN BURNUNDAN FİTİL FİTİL GELE
AH DEYİP AH İŞİTESİN
AH DİYESİN OH DEMİYESİN
ALLAH BELAN VERE
ALLAH ELE GÜNE MUHTAÇ EDE
ALLAH SENİ ALA GURTULAM
ALLAH SENİ BAŞIMDAN ALA
ANAN ÖLE
ANANDAN EMDİGİN SÜT AĞZINDAN BURNUNDAN GELE
ARADA DEREDE GALASIN
AYAĞLARINA GARA SULAR YENE
BAŞAN ATAŞ YAĞA
BAĞRINA DAŞ BASASIN
BAĞARLARIN KÖR OLA
BAL YEYİP ZEHİR GUSASIN
BOYNUN GOPA
BAYRAMA ÇIĞMAYASIN
BELİN BUDUN BÜKÜLE
BİR MEZARDA YATASIN, BİN MEZARDA SESİN GELE
BEŞERET OLASIN
BESBETER OLASIN
BOSUN DEVRÜLE
BAŞIN BAĞRIN YİYE
BAYRAMA ÇIĞMAYASIN
BENİM GADAR BAŞAN DAŞ DÜŞE
BOYNUN ALTINDA GALA
CAN DERDİNE DÜŞESİN
CANIN ÇIĞA
CEBİNİN BEREKETİ OLMAYA
DAL İKEN DEVRÜLESİN
DAMLAYA GELESİN
DİLİN LAL OLA
DEVRÜN DÖNE
EKMEK ATLI , SEN YAYA GALASIN
ETİN DÖKÜLE
EVİN BAŞAN YIĞILA
ELLERE GALASIN
ETTİĞİN BULASIN / ÇEKESİN
EL YİYE SEN GÖZLEYESİN
FARŞ-I MALAMAT OLASIN
GANLI GÖMLEGİN GELE
GARNAĞRISI
GİDİŞİN OLA DÖNÜŞÜN OLMAYA
GADALARA GELESİN
GURDA GUŞA YEM OLASIN
GOTTİK YİYESİN
GAN GUSASIN
GEBERESİN
GAPI ÖGLERİNDE GALASIN
ĞIŞTİGE GELESİN
KORUNDA YATMAYASIN
KANLI BIÇAĞLARA GELESİN
KAPIMDA İT GİBİ KUZULAYASIN
KAPI KAPI DİLENESİN
KARA BAYRAMLARIN OLA
KANIN KURUYA
KUDMU CURUM OLASIN
LİME LİME OLASIN
LOKMA GADAR OLASIN
MURAD ALMAYASIN
MURADIN GÖZÜNDE GALA
İKİ YAĞAN Bİ ARAYA GELMEYE
O BOYDA GALASIN
OCAĞIN BATA
OCAĞIN SÖNE
ÖLNÜN KÖRÜ
PARÇA PIRTİK OLASIN
SENDE OLANDA SAHAN BENZEYE
SUSUZ GÖLLERDE BOĞULASIN
SÜTÜM SANA İT GANI OLA
TAHTAYA TENEŞÜRE GELESİN
TORPAĞ BAŞAN
TÖREMİYESİN
TUTTUĞUN ELİNDE GALA
YÜZÜN GÜLMİYE
YERE GİRESİN
YAĞLI GURŞUNLARA GELESİN
YEDİGİN İÇTİGİN ZEHİR ZIKKIM OLA
ZUKKUMMUN KÖKÜ
BAYRAMLAR
RAMAZAN BAYRAMI
Ramazan başlamadan 15 – 20 gün önceden kadınlar evlerde temizlik adına yoğunluk yaşarlar. Ramazanın birinci akşamı 30 gün zikir etsin diye döğme pilavı pişirilerek yenir. Sahurlara Ramazan davulcusunun ve zurnacısının sesiyle kalkılır. Eskiden her evde su bulunmadığı için iftara yakın çeşmelerden soğuk sular getirilir ve soğuk kalması için su kabağının içine konup bekletilirdi. Bu ay da fakir fukara ya iftarlık-sahurluk yemekler götürülür ve iftar davetleri verilir.Fitreler verilir, zekatlar bu ayda yoğunlaşır. Evlerde cüz okunur. Kur- an hatmedilir.
Ramazan da çocuklar da büyüklerine özenerek oruç tutmak isterler. Büyükler de onların bu isteklerini karşılıksız bırakmaz ve çocuklara “tekne orucu” tuttururlar. Bunun anlamı çocukların öğleye kadar oruç tutmalarıdır. Böylece sevinçleri kursaklarında kalmamış olur.
Bayram yaklaştığında da yeniden bir temizlik yapılır. Bayrama gelenlere ikram etmek üzere börek, tatlı, dolma yapılır. Bayram öncesi alışveriş yapılır, bayramlıklar alınır ve eksikler tamamlanır.
Bayram sabahı erkenden kalkılır. Erkekler bayram namazına gider. Namazdan sonra mezarlıklar ziyaret edilir ve ölülerin ruhuna Kur’ an okunur. Bu arada kadınlar da evde sofrayı hazırlar. Mezarlık dönüşü eve gelinirken yakınlardan birkaç kişi de getirilir. Eve gelince hemen sofraya oturulur. Yemekten sonra büyüklerin elleri öpülür. Bu sırada çocuklara şeker ve para verilir. Bundan sonrada büyüklerin, dost ve akrabaların evleri ziyaret edilir. Küs insanlar barıştırılır.
KURBAN BAYRAMI
Ramazan bayramında olduğu gibi 15-20 gün önceden evlerde temizlik ve muhtelif hazırlıklar yapılır. Kurbanlıklar alınır. Kurbanlığa kına yakılır. Bu arada kadınlar da ellerine kına yakarlar. Bayramın birinci günü erkekler bayram namazına gider. Namazdan sonra eve gelerek kurban kesilir. Kurban etleri iki ye bölünür. Üçte ikilik kısmı fakirlere ve komşulara verilirken kalan kısmı da eve bırakılır. Kurban kesildikten sonra yakınların evleri ziyaret edilir. Küsler barıştırılır
DEYİMLER - TABİRLER - SÖZLÜK
AYIN BEYİN OLMAK : NEYE UĞRADIĞINI BİLEMEMEK
AÇ GARIN GURU ÇALIM : FAKİR AMA ÇALIMLI, MAĞRUR GEZEN
İNSANLAR İÇİN SÖYLENİR
AÇ GEZİP GUYRUĞU DİK GEZMEK : KİMSEYE MİNNET ETMEMEK
AĞIZ EGMEK : MECBURİYETTEN BİR ŞEY İSTEMEK
AĞIZ VERMEK : CESARETLENDİRMEK – TEŞVİK ETMEK
AĞZI AÇUĞ AYRAN DELİSİ : SERSEM – APTAL - İŞ BİLMEZ
AĞZI GULAĞLARINA GAVUŞİ : SEVİNÇLİ OLMAK
AKLI BOKUNA KARIŞMA : NE YAPACAĞINI BİLEMEME - ŞAŞIRMA
AKLINI OTNAN YEMEK : YANLIŞ BİR İŞ YAPILDIĞINDA SÖYLENİR
AKLI BEŞ GARIŞ HAVADA : AKLI BAŞINDA OLMAYAN
ALİ GIRAN BAŞ KESEN : KABADAYI - HERKESİ DÖVEN , SÖVEN
AŞUĞ ATMAĞ : KENDİNDEN ÜST BİRİYLE YARIŞMAK - KUMAR
OYNARCASINA İŞE GİRMEK
ARUSTAĞ : DAM - TAVAN - ÜZÜM AĞACININ AYAKTA
DURABİLMESİ İÇİN YAPILAN ÇİT
MENCEKİ : BİR BUĞDAY TÜRÜ
ATTAN YENİP EŞŞEGE BİNMEK : İYİYİ KAYBEDİP,KÖTÜYÜ
SAHİPLENMEK
AVUCUNU GOĞLAMAK : TAHMİN EDEBİLME (NERDEN BİLEM
OĞLUM; AVUCUMUMU GOĞLADIM Kİ GELECEKSİN )
AYAĞI GETMEK : OYNAMAYI ARZU ETMEK - MAKAMA UYARAK KIPIRDAMAK
AĞARTU : SÜTTEN YAPILAN ÜRÜNLER - AYDINLIK
AĞBİN : HAYVAN GÜBRESİ
ALIŞMAĞ : ÖĞRENMEK
ALIŞTIRMAĞ : ÖĞRETMEK
AYAĞ YOLU : TUVALET
AĞIL : AÇIK KÜÇÜK BAŞ HAYVAN AHIRI
ALUÇA / ALUÇ : BİR DAĞ MEYVESİ
BAŞINDAN GAYNAR SULAR DÖKÜLMEK : ÇOK UTANMAK - ZORDA
KALMAK
BELİ BURĞU GIRILMAK : ÇOK YORULMAK
BURNUNU SIĞSAN CANI ÇIĞAR : ZAYIF ÇELİMSİZ
BİLYE : MİSKET
BASTIĞ : PESTİL
BORANİ : BİR YÖRESEL YEMEK TÜRÜ
BIZİK : ÇİŞ
BERDOŞ : BAŞIBOŞ
BERİ : İLERİ - YAYLADA KOYUNLARIN SAĞILDIĞI ALAN
BIRA : KARDEŞ
BÖGÜRME : SIĞIR SESİ
BABOŞ : YİĞİT - DELİKANLI
BEROŞ : TENCERE - KOVA
BESLEME : HİZMETÇİ KIZ VE YA KADIN
BİBİ : HALA
BOCİK : BÖCEK
BORRO- BOZ – BOZZO : SARIŞIN
Cİ DEYİP GAÇMAĞ : GELİP ÇABUCAK DÖNENLERİN ARDINDAN SÖYLENİR
CİGERİ GURT YİYE : HISIM AKRABAYI KAYIRMAYI İFADE EDER
ÇAĞA ÇOLUĞA GARIŞMAĞ : ÇOLUK ÇOCUK SAHİBİ OLMAK
CINFISTİK ATIP GEZMEK : SORUMSUZCA BAŞI BOŞ DOLAŞMAK
CAĞ : ÖRGÜ ŞİŞİ
ÇELLİK CÜCÜK : ÇOLUK ÇOCUK
CILK : BOZULMUŞ YUMURTA
CINCIĞ : ÇOK TEMİZ - OYUNCAK
CIRCIBİLİK : ÇIRIL ÇIPLAK
CIZLAVAT : NAYLON BOT AYAKKABI
ÇEPİK : ALKIŞ
ÇOÇ ETMEK : OTURMAK
ÇAĞA : BEBEK - YAVRU
ÇİGİT : ÇEKİRDEK
ÇAKKALA : ÇAĞLA- BADEMİN İLK EVRESİ
ÇARK : KÖY EVİNDE BANYO
ÇORÇOR : ŞELALE
CÜCÜK : CİVCİV
CUNUR : DAĞ ÜZÜMÜ
CEDİD : YENİ
ÇİRPOZ : EKİNİN BİR EVRESİ - ÇİMENİN BÜYÜĞÜ
ÇELEM : TURPA BENZEYEN BİR BİTKİ
CIĞIZ : OYUN BOZAN
CITMA : TEKME
ÇEKÇAKU : ÇEKİRGE
ÇİMMEK : YIKANMAK, BANYO YAPMAK
ÇİR : KAYISI KURUSU
ÇEPER : ÇALIDAN BAHÇELERE YAPILAN ÇİT
ÇEPİÇ : KISIR KEÇİ
ÇELPEŞÜK : YARAMAZ - SAKAR
ÇİT : TÜLBENT
ÇİTİL : FİDAN - İNCE
ÇOLLE : SERSERİ
ÇORTUN : OLUK
ÇEMÇE : KEPÇE
ÇOR : HASTALIK
ÇEPİÇ : KISIR KEÇİ
ÇÜT : İKİ KİŞİ BERABER
ÇORTUN : DAMLARDA YAĞMUR SUYUNU AKITMAYA YARAYAN OLUK
DAMARINA BASMAĞ : KARŞIDAKİ KİŞİNİN EN ÇOK SİNİRLENECEĞİ ŞEYİ YAPMAK
DANDİRİK : ADİ
DABAĞ : BİR HAYVAN HASTALIĞI
DENSÜZ : MÜNASEBETSİZ – KURAL TANIMAYAN
DAğUM : MEYVESİ OLAN YABANİ BİR AĞAÇ
DİL BAĞI : NİŞAN - SÖZ KESME
DİLİ PAPUÇ : HER ŞEYE İTİRAZ EDEN – HAZIR CEVAP - OLMADIK ŞEYLER KONUŞAN
DUMAN BENİ DUTA : ÇARESİZ OLUŞU ANLATIR
DİYESİN : ACABA
DEYİN : SİNCAP
DİYEZE / EZE : TEYZE
DOLAĞ : ATKI
DONGUZ : DOMUZ
DÖMBEK : DABRUKA
DÜGE : BİR YAŞINDA DANA
DARABA : KEPENK
DURUP DURUP DUZ GAVURMAĞ : DURUP DURUP AYNI ŞEYİ SÖYLEMEK – AYNI KONUYU HER FIRSATTA ORTAYA KOYMAK
EKMEĞE PEPE DEMEK : ÇOCUKLUĞU İFADE EDER
ELİ İŞTE GÖZÜ OYNAŞTA : DİKKATİNİ İŞE VERMEYİP BAŞKA İŞLERLE
MEŞGUL OLANLARA SÖYLENİR
EL ÖPEN : KERTENKELE
EVERMEK : EVLENDİRMEK
ECÜR : KAVUNUN KÜÇÜĞÜ - KAVUNUN BİR TÜRÜ
ECNEBİ : GAVUR
ERÇEL : YARAMAZ - DELİDOLU
ERİŞTE : ÇORBASI YAPILAN KURUTULMUŞ HAMUR
ESKETEK : KADIN
EZE : TEYZE
EGİŞ : ATEŞ KÜREĞİ
ELEM EŞGERE : HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE – ALENİ – AÇIK
FİRİSKE ÇALMAK : ISLIK ÇALMAK
FIRFIRİK : FIRILDAK
FIS : İÇİ BOŞ - ÇÜRÜK
FINCİK ATMAK : TEKME ATMAK
GABURGASI GALIN : KİBİRLİ - MAĞRUR – EN ZOR ANDA BİLE PRENSİPLERİNDEN TAVİZ VERMEYEN
GAMBALAĞ KEKLİGE DÖNMEK : ŞAŞIRMAK – NE YAPACAĞINI BİLEMEMEK
GOLTUĞTAN VERMEK : ŞİŞİRMEK - PÖHPÖHLEMEK
GÖLGESİ AĞIR : AĞIR BAŞLI - SAYGINLIĞINDAN DOLAYI YANINDA RAHAT OLUNAMAYAN KİŞİLER İÇİN SÖYLENİR.
GÖZLERİ KORTİGE DÜŞMEK : ÇOK ZAYIFLAMAK
ĞARABA : YIKIK YER
GODEM : DERE KENARLARINDA YETİŞEN,SALATASI YAPILAN BİR BİTKİ
GULİK : DAĞLARDA YETİŞEN, YEMEĞİ YAPILAN BİR BİTKİ
GIZLAMAĞ : ISIRMAK
GALİSER : RÖMORK
GUZLAYIÇI : GEBE HAYVANLAR İÇİN KULLANILIR
ĞARAR : BÜYÜK ÇUVAL
GAKKO – GAKKOŞ : KARDEŞ
ĞAPENK : EVİN DAMINA AÇILAN KAPI
GAYĞANA : TAVADA YUMURTA
GURDUNU DÖKMEK : ÇOK EĞLENMEK - İÇİNDEKİ SIKINTI VE ŞİDDETİ AÇIĞA VURMAK-AĞZINA GELENİ SÖYLEMEK
GURSAĞI GENİŞ : NASİHAT TUTMAYAN
GÜVEGİ : DAMAT
ĞIRTİK : GIRTLAK
GAKKO : AĞABEY - BÜYÜK KARDEŞ
GAVUT : KAVRULMUŞ BUĞDAY
GAYNATA : KAYIN BABA
GEÇİNMEK : ÖLMEK
GIDİK : OĞLAK
GIRAGIRA : BİR TÜR KUŞ
GIKGILİK : UÇ NOKTA - ZİRVE
GILİK : KOYUN VE KEÇİ PİSLİĞİ
ĞIMİK : BURNUNDAN KONUŞAN
GILORİK : YUVARLAK
GINDIRLANMAK : YUVARLANMAK
GIRNATA : KLARNET
GIRNİK : DİKENLİ OT
GOGAN : İRİ TAŞ
GÖBELEK : MANTAR
GÖGERMEK : YEŞERMEK
GÖGERÇİN : GÜVERCİN
GÖZ YUMMACA : SAKLAMBAÇ
GUŞĞANA : TENCERE
GURULUĞ : HAYVAN GÜBRESİ
GÜNEBAĞAN : AYÇİÇEĞİ
ĞIRNİK : SÜMÜK
GURCE : DİŞİ KÖPEK
ĞORUM DUTU : KARADUT
HIZAR : TESTERE
HISIM : DÜNÜR
HEDİK : HAŞLANMIŞ BUĞDAY
HÖLLÜK : İNCE TOPRAK
HAVLET : SESSİZ - NEZİH
HALO : DAYI - YAŞLI
HATIL : DUVARA YAPILIRKEN KONULAN AĞAÇ KİRİŞ
HURÇ / HARAR : ÇUVALIN BÜYÜĞÜ
İNGİLEMEK : İNLEMEK
IŞGIN : YENİLEN BİR DAĞ BİTKİSİ
İSOT : BİBER
İ RAHAN : REYHAN BİTKİSİ
İŞLİK : GÖMLEK
İT OTARMAĞ : BOŞ GEZMEK
İT ENİGİ : KÖPEK YAVRUSU
İTİ AZMAĞ : BOŞ VE ÇOK GEZENLER İÇİN KULLANILIR
KİRLİ ÇIĞIN : MADDİ VARİYETİNİ BELLİ ETMEYENLER İÇİN KULLANILIR
KOZZİK / ŞEKOKA : DAĞ ARMUDU
KAŞİKLENMEK : SÜRÜKLENMEK
KAŞGAL : AYAKKABI
KERT : HAFİF OYUK
KERAN : KALIN KERESTE
KIŞTİK : ESKİ AYAKKABI
KUMUÇ : AVA GİDERKEN , ARASINA PEYNİR KONULUP, AVUÇTA SIKIŞTIRILAN EKMEK
KEŞKEK : DÖVME PİLAVI
KIRTİK : AZ AZICIK- BİRAZCIK
KIRAĞU : KARIN DOLU GİBİ YUVARLAK YAĞMASI
KISKA : SOĞAN TOHUMU
KÜNCÜ : SUSAM
KÜTE : UZUN, BİR ÇEŞİT SALATALIK
KOFİK : KURUTULMUŞ BİBER DOLMASI - İÇİ BOŞ
KOLİK : BOYNUZU OLMAYAN KEÇİ
KOM : HAYVAN AĞILI
KORTİK : ÇUKUR
KALİK : ÜSTÜ AÇIK SANDALET AYAKKABI
KIRTİK : AZ
KÖK : DÜĞÜN DAVETİYESİ
KOS : KAPININ ARKASINA KONULAN AĞAÇ
KOSLAMAK : ÇARPMAK
KOLİK : BOYNUZU OLMAYAN HAYVAN
KÖPÜÇ : TAHTADAN YAPILAN ÇAMAŞIR DÖVME ALETİ
KİVRE : SÜNNET OLACAK ÇOCUĞU KUCAKLAYAN
KULLİK : ŞAPKA – KÜLLAH
KUD : UYUŞMA - HAFİF FELÇ
LAVUK : OĞLAN
LEC ETME : SURAT ASMA - TARTIŞMA
LOR : YAĞSIZ PEYNİR
LOLİK : İĞDE
MOZZİK : DANA
MERTEK : DAMDA TAVANDA KULLANILAN AĞAÇ
MORMORİK : BÖĞÜRTLEN
MIĞIRİK : BİR ARMUT TÜRÜ
MAKAT : SEDİR - DİVAN
MALEZ : KAYNATILMIŞ DUT
MEREK : SAMANLIK
MERİ : DİŞİ KEKLİK
MİL : ÇAMUR
MOZA : BİR BÜYÜK SİNEK TÜRÜ
NEÇEK : YAZMA TÜLBENT
NAHIR : SIĞIR
ORCİK : CEVİZ İÇİ VE ÜZÜM ŞIRASINDAN YAPILAN SUCUK
ÖDLEK : KORKAK
ÖRKEN : KALIN İP - HALAT
ÖRTME : KAPI SAÇAĞI
ÖSGEMEK : ÖZLEMEK
PAÇ ETMEK : ÖPMEK
PALAĞ : KURU OT
PIRÇİKLİ : HAVUÇ
PIRNAT : EKİN DEMETİ
POÇÇİK : KUYRUK
POFİK : SOMUN EKMEK
PIRTiK : PARÇA
PORİK : SAÇ KAKÜLÜ
POTTİK : KISA BOYLU - CÜCE
POÇÇİK : KUYRUK
PUNDUNA GETİRME : DENK GETİRME
PALANPANDIROS : DÜŞE KALKA - DAĞINIK
PALAN : EŞEK SEMERİ
PISİK : KEDİ
PARÇA PIRTİK : PARAM PARÇA
PART : KARIN
PEJGİR : HAVLU
PERPER : SEMİZ OTU
ÖLÜLER ZANNEDİKİ DİRİLER HER GÜN HELVA İYİ : BİLMEYENLER DURUMUMUZUN ÇOK İYİ OLDUĞUNU ZANNEDERLER ... ANLAMINDA KULLANILIR
POTTİRİKLENMEK : SİNİRLENMEK - KIZGINLIKLA BAĞIRIP ÇAĞIRMAK
SADIR : SEBZE FİDESİ
SAPLI : SU ALMA KAPI
SEYİPLEMEK : BAŞIBOŞ BIRAKMAK – AZAD ETMEK (HAYVANLAR İÇİN KULLANILIR )
SIRIN : BİR YÖRESEL YEMEK TÜRÜ
SOHARAÇ : YEMEĞİN SOSU
SIMIRDİK : BULGURUN UFAĞI - ÇORBA TÜRÜ
SİTİL : KOVA
SEGİRMEK : HIZLI YÜRÜMEK - KOŞTURMAK
SURğA : ANGARYA İŞ
SOYğA GÖNÜL : DELİ GÖNÜL
SİVİNK : DAM SAÇAĞI
SÜZEK : SÜZGEÇ
SAĞAVEL : AHIR SÜPÜRGESİ
ŞAKOKA : DAĞ ARMUDU
ŞORRİK . SALYA
ŞİŞEK . KOYUN
ŞILDAN : PEYNİR MAYASI
ŞİLTE : YASTIK YORGAN ASTARI
ŞÜJÜK : PEYNİR SUYU
TAŞGALA . TELAŞ
TAVLANMAĞ : ŞİŞMANLAMAK – KİLO ALMAK
TENTENE : DANTEL
TOLİK : SU KABAĞI
TIĞNAZ : KISA BOYLU, ŞİŞMANCA
TİRİT : YÖRESEL BİR YEMEK TÜRÜ
TiV : TüY
TOĞLU : KOÇ
TORRİK DOĞUMAĞ : EL İLE ÖRGÜ YAPMAK
TOSBAĞA : KAPLUMBAĞA
TUMP : İKİ TARLA ARASINDAKİ SINIR
TEŞT : LEĞEN
TURİK : HEYBE - ÇANTA
TEVEK : ÜZÜM YAPRAĞI
KURİK : AT, EŞEK YAVRUSU
KUNCİK : CEP - KOLTUK ALTI - KÖŞE BUCAK
UNUNU ELEMİŞ ELEGİNİ ASMIŞ : İŞİNİ HALLETMİŞ – EVLENMİŞ, EV BARK SAHİBİ OLMUŞ KİŞİLERCE SÖYLENİR…
ÜZBAR ETMEK : YÜZLEŞTİRMEK
ÜSGEK : YÜKSEK
ÜSGÜRE : TAS
VIZİK : SİNEK
VERİK : CİVCİVİN BÜYÜĞÜ
VERİKLENMEK : BÜYÜMEYE BAŞLAMAK
VIZVIZİK DÜŞMEK : ENDİŞE ETMEK
YÜREGİ ATMAĞ : BİR ŞEYE KARŞI ARZU DUYMAK
YAZIĞI GELMEK : ACIMAK
YALAVUZ : YALNIZ
YAZI YABAN : KIR – BAYIR
YOLAĞ : PATİKA YOL - ÇOK DAR GEÇİT
YEGE : BİLEY TAŞI
YARPUZ : YABANİ NANE
YEGELEMEK : BİLEMEK
ZİMME : KUZEY , SOĞUK YER
ZOPPA : SOPA
ZİBİL: HAYVAN GÜBRESİ
ZERİK : BİR HAYVAN HASTALIĞI
ZERZEVAT : SEBZE
ZIRNIK DESEN YOK : HİÇ YOK
ZUĞURİK : DAR GEÇİT
ZÖHÜR : SAHUR
ZUMZUĞ : YUMRUK
ZUVAĞ : SOKAK
ZIVANADAN ÇIĞMAĞ : KAREKTERİNİ TERK ETMEK
ZIR : AŞIRI UÇ - KENDİNİ FARK ETTİREN
ASKERLİK
Gitmeden birkaç gün önceden yakınları tarafından askere gidecek kişiye davetler verilir, Vatan i görevini yapmak için büyük heyecan yaşayan genç, dost- arkadaş ve ailesi gibi yakınlarından helallik ister. Helallik istemeye gelen asker adayına, büyükler tarafından bahşiş verilir. Bir erkeğin hayatında üç önemli husus vardır. Bunlar sırası ile sünnet, askerlik ve evliliktir. Askerliğini yapmamış erkeğe olumlu gözle bakılmaz. Askerliğini yapan, evliliğe hak kazanmış sayılır. Askerlik aynı zamanda Peygamber ocağıdır. Anne ve baba oğlunu yetiştirip askere gönderdiği için gurur duyar. Fakat uzun sürecek bir ayrılığında sıkıntısını çeker. Bunu da oğlu üzülmesin diye belli etmez. Son gece, annesi tarafından askerin eline kınalar yakılır. Gitmesine bir gün kala askerin evi yakınlarıyla dolar. Eğlenceler düzenlenir, hareket saatinde davullar zurnalar çalınır…
Aşağıda askere gidenlerin arkasından söylenen manilerden bir bir örnek verilmektedir.
Çubuğum yok uzatam,
Asker olan yollansın,
Askerlikten kaçanlar,
Yere girsin arlansın...
Tabancamı yağladım,
Yan belime bağladım,
İndim ordu içine,
Sıla diye ağladım.
Suyu bende bağlarım,
Ben derim ben ağlarım,
Asker yarim gelirse,
Koçu kurban bağlarım.
SÜNNET
Çocuğun sünneti ilkokulu bitirinceye kadar olan zaman içinde yapılır. Çocuğa bir de küvre tutulur. Küvre olmak için çocuğun babasına eşi hamile iken ya da doğum yaptıktan sonra çocuğun küvreliğine talip olduğu ve başka kimseye söz vermemesi tembihlenir. Küvrenin görevi sadece sünnet olacak çocuğu kucaklamaktan ibaret değildir. Oldukça sorumluluk getiren bir görevdir. Küvre çocuk olduktan sonra görmeye gittiğinde bir lira (Altın), çocuk takımı, anne ve babasına birer elbise götürülür. Artık küvre akrabadan sayılır. Büyük kıymet verilir. Aileler arasında ki bağlar bu Peygamberlik dostluğu sayesinde daha da kuvvetlenir.
Çocuğun sünneti bir düğün havasında geçer. Günler öncesinden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar; kazanlarda yemekler pişirilir, tatlılar börekler açılır. Akrabalar, komşular ve dostlar davet edilir. Çocuğun yatacağı yer hazırlanır ve süslenir. Davete icabet sünnet olduğundan davetliler kendilerini sünnet evine gitmeye sorumlu hissederler. Bunlarda sünnet evine imkanları ölçüsünde hediye götürürler. Sünnet günü küvre ye bir adamla kuzu gönderilir. Küvre ise aynı kuzuya bir koç katarak sünnet evine getirir. Küvre geldikten sonra çocuk atla (günümüzde araba ile)gezdirilir. Eve geldikten sonra çocuk küvre nin kucağına verilir ve sıkıca tutulur. Bu sırada Salavat -ı Şerife getirilirken sünnetçi de işini görür. Sünnet bittikten sonra bir tepsi dolanır. Önce küvre, sonra çocuğun babası, akrabaları, komşuları ve dostları para atarlar. Bu paranın büyük bir kısmı sünnetçiye aittir. Sünnetten sonra sünnet yemeği verilir, mevlit okunur, mevlit ün ardından çalgılı eğlence yapılır. Bu eğlence ailenin durumuna göre bir yada üç gün sürer. Sünnetçi düğünde bir gün kalır, çocuğun merhemlerini değiştirir.Eskiden merhem bulmak ve almak olanağı olmadığı için un gibi öğütülmüş bazı ağaç kabuklarından merhem yaparak yaralar pansuman edilirmiş.Sünnet ten üç ya da beş gün sonra küvre tekrar çocuğu görmeye gelir. Bu gelişinde de çocuğa hediye getirir. Çocuğa ve ailesine geçmiş olsun ve hayırlı olsun dileğinde bulunur. Çocuk iyileştikten sonra çocuğun anne ve babası küvreyi görmeye gider. Küvrenin yaptığı masrafın bir buçuk katı hediye götürürler.
ÖLÜM
Cenaze çıkan evde üç gün taziye yapılır. Kadınlar taziyeleri ölü evinde kabul ederken, erkekler taziyelerini bir yakınlarının evlerinde yaparlar. Taziyelerin yapıldığı üç gün süresince ölü evinde yemek pişirilmez. Yemekler komşu ve akrabalar tarafından getirilir. Ayrıca ölü evinin işleri de komşular tarafından yapılır. Taziyeye gelenler başsağlığı diledikten sonra merhumun ruhuna fatiha okurlar. Ölenin iyiliklerinden bahsedilir, cenaze sahiplerine sabırlar dilenir ve kalkılır. Cenazenin defnedilmesini takip eden ilk Cuma günü de taziyeye gidilir. Bu cumada ayrıca mevlit de okutulur. Kırkıncı güne kadar ise her gün Yasin-i Şerif okutulur. Kırkıncı gün yemek verilir, helvalar ikram edilir. Komşular, akrabalar davet edilir ve ölünün ruhu için ikramlarda bulunulur. Daha sonra 52.gecede ölünün etinin kemiğinden ayrılacağına inanılır ve bu ayrılmanın kolay olması için bu gece de Kur-an okutulur.
Ölünün defin işlemi imamların nezaretinde dini esaslara uygun olarak yapılır. İlçe merkezinde ölünün üstü salla örtüldükten sonra üzerine toprak atılır. Köylerde ise sal yerine tahta parçaları kullanılır. Ölünün elbiseleri evde bırakılmaz , fakirlere dağıtılır. Cenaze sırasında özellikle kadınlar yüksek sesle ağıt yakarlar. Bunlardan birkaç örnek vermekle yetiniyoruz.
Karayeri oydular,
Gardaşımı koydular,
Gardaşım çok naziktir ,
Ağır sallar koydular.
Ezrail eşiktedir,
Çıkmıyor eşliktedir,
Ezrail aman eyle ,
Körpesi beşiktedir.
Mezarlık yolları ne yaman kesik ,
Artırdın derdimi etmedin eksik,
Bin kuruşamıdır bir kuru mektup ,
Gönder bir mektup da sürem yüzüme .
GELENEKSEL ÇEMİŞGEZEK MUTFAĞI
Çemişgezek mutfağı oldukça zengin yemek çeşitlerine sahiptir. .Geleneksel Çemişgezek mutfak kültürü, Türk, Arap, Fars ve Ermeni mutfak kültürünün izlerini taşır. Mevsime, yörenin özelliklerine ve ürettiği ürünlere göre şekillenen yemek çeşitlerinin bir çoğu yalnızca bölgeye hastır. Özellikle kırsal kesimde hatta şehirde bile yöreye özgü çok güzel ekmekler yapılır. Bu ekmeklerden en ünlüsü ve en lezzetlisi güz mevsiminde yapılan ve bütün bir kış hiç bozulmadan kalabilen Tandır Ekmeğidir. Yemekler çoğunlukla yer sofralarında yenilir. Büyük başlamadan ve besmele çekilmeden yemeğe kaşık vurulmaz. Eskiden bütün yemeklerde tereyağı kullanılırdı. Günümüzde ise hem köylüler hem de şehirliler çoğunlukla nebati yağ kullanılır ve bu karışım sos vazifesi yapar.
MEVSİMİNE GÖRE PİŞİRİLEN YEMEKLER
YÖREMİZE ÖZGÜ BAZI YEMEKLER
GÖMME
Yöremizde hazırlanan en eski yemeklerden olan gömme değişik hazırlama ve servis şekillerine göre zılfet, borani, parğaç, deve lokması gibi isimler alırlar. Ayrıca bulgurlu ve içli gömme çeşitleri de mevcuttur.
Malzemesi: 1kg un, 1kg ayran veya yoğurt, 500gr. tere yağı, 2 baş sarımsak
Yapılışı: Özellikle kış mevsiminde yapılan, ilçemize özgü bir yemek çeşididir. Asıl gömme, killi bir topraktan yapılmış özel bir ocakta pişirilmekle beraber bazen iki saç arasında da pişirilir. Hazırlanan hamura (mayasız olacak) ocağın büyüklüğüne göre kalın ve yuvarlak bir ekmek şekli verilir. Kızgın ocağın tabanı temizlendikten sonra ocağa konur, üzerine saç kapatılır, ateş örtülür ve pişirilmeye bırakılır. İyice pişirilen ekmek çıkarılıp soğutulduktan sonra, orta kısmı tabak şeklinde oyulup ekmekler ufaltılır (küçük küçük doğranır) oyulan kısma yerleştirilir. Kenarlarına sarımsaklı yoğurt dökülür. Gömmenin üst kabuğu yuvarlak şeklinde kesilerek ortası delinir. Ufalanmış gömmenin üst tepesine konur üzerine eritildiği kızgın tere yağı dökülür.
Ayranlı Çorba
Malzemesi: 1 kg ayran, 1 kaşık tuz, bir kaşık (avuç) un, 1 adet yumurta, 500 gr. döğme, 1avuç nohut,Reyhan veya yarpuz(yabani nane).
Yapılışı: Bakır bir tencere içine ayran konarak içine un, tuz,yumurta sarısı ilave edilir ve iyice karıştırılır. Kaynayıncaya kadar tahta kaşıkla karıştırılmaya devam edilir. Önceden ıslatılmış nohut ilave edilir. Nohut biraz piştikten sonra döğme katılır, 20-30 dakika kaynatıldıktan sonra yarpuz (yabani nane) konur. Taze yarpuz daha iyi tat verir. Mevsim kış ise kuru nane karıştırılır. 5 dakika daha kaynatılır. Soğuk servis yapılır.
Sarımsaklı Ekmek
Malzemesi: mayasız hamurla yapılmış yufka (pişmiş olarak) 2 veya 4 diş, sarımsak, yoğurt tere yağı.
Yapılışı : Yufka ekmekler yuvarlanarak (rulo şekline getirilerek) küçük parçalar halinde koparılıp sarımsaklı yoğurda batırılıp tepsi veya tabağa dizilir. Yağ iyice kızdırılır,tabağa dizilen ekmeğin üzerine dökülür(gezdirilir). Servise sunulur.
Keledoş
Malzemesi:Kurut ayranı,soğan,kavurma,yağ,tandır ekmeği veya yufka ekmeği.
Yapılışı:Soğan halka şeklinde doğranır,kavurma,yağ ve salça ile kavrulur.Üzerine yavaş yavaş kurut ayranı dökülerek kaynayıncaya kadar karıştırılır.20 dakika pişirilmeye bırakılır.Bir sahan içine ekmeği veya pişmiş yufka ekmeği (yörede fetir ekmeği de denir) doğranır.Küçük parçalar halinde doğranmış ekmeğin üzerine dökülür.Sabah kahvaltısında yenir.
Kurut
Törede yoğurt ikinci kez pişirilir.Süzeklere (bez) konur,suyu iyice alındıktan sonra güneşte küçük topaklar halinde kurutulur.Büyüklüğü yumurta kadardır.Kış mevsiminde ayran haline getirilerek çorba,keşkek, keldaş için kullanılır.Halk arasında çurtan olarak ta adlandırılır.
BINBAR DOLMASI
Malzemesi:Küçük baş hayvan bağırsağı (temizlenmiş şekli ile),ince bulgur,tuz,tahta tokmakla tahtada dövülmüş kıyma,baharat,reyhan.
Yapılışı:Bulgur,kıyma,salça,baharat,reyhan bir kap içinde su ile karıştırılarak az sulu bir şekilde temizlenmiş bağırsakların iç kısmı dışa gelecek şekilde doldurulur.Uçları bağlanır ve bakır tencerede mantız üzerinde kömür ateşi ile haşlanarak pişirilir.Pişme işleminden sonra tavada ısıtılmış yağda kızartılır.Kızartma işleminden sonra küçük parçalar halinde (dolma şekli bozulmadan) doğranarak servis yapılır.
DÜĞÜN ÇORBASI
Kemikli et haşlanır.İyice haşlandıktan sonra doğranmış soğan eklenir.Tekrar karıştırılır. Islanmış nohut eklenir,ateşte pişirilmeye bırakılır.İyice piştikten sonra ocaktan indirilir ve yenmeğe hazır hale gelmiş olur.
EŞKENE-İŞKENE
Malzemesi:Yufka ekmek,haşlama suyu (soğan,kavurma,tavuk eti,patates).
Yapılışı:Pişirilmiş yufka ekmeği doğranarak tepsiye konur.Üzerine bol soğanlı,kavurmalı haşlama suyu dökülür.Bazen yufka ekmeği yerine kurumuş ekmek parçaları da kullanılır.
Taş Ekmeği
Malzemesi:Un,yumurta,su,tereyağı,şeker,tuz.
Yapılışı:Un,su,yumurta,tuz bir kapta karıştırılır.Bulamaç haline getirilir.Kızgın taş veya saç yağlı bezle temizlenir.Bulamaç kepçe ile üzerine dökülür.Taşın üstündeki ekmekler piştikten sonra bir tepsiye alınarak üst üste dizilir.Baklava dilimi doğranır.Üzerine şeker şerbeti ve tereyağı dökülür.Yemek servise hazırdır.
PATİLE
Ekmek hamuru oklava ile açılır.İçine çökelek,soğan,maydanoz veya kavurmalı bulgur serilir.Ekmek hamuru ikiye katlandıktan sonra üçgen şeklindeki görüntüsüyle saçta pişirilir.Bu şekilde yenebileceği gibi ekmekler doğranarak üzerine eritilmiş tereyağı dökülerek de yenir.
Köfte - içli köfte
Malzemesi:Bulgur, un, kıyma veya kavurma,tuz, soğan, baharat
Yapılışı:Bulgur suda az kaynatılarak yumuşatılır. Yumuşayan bulgura leğende biraz un karıştırılarak yoğrulur. Bir baş soğan doğranarak kıyma veya kavurmaya karıştırılır. İsteğe bağlı olarak baharat kullanılabilir. Bu iç hazırlandıktan sonra bulgur ceviz büyüklüğünde topaklar haline getirilir ve baş parmakla içi açılır. Hazırlanan kıymalı, soğanlı iç doldurulduktan sonra topak bulgurun ağzı kapatılır. Hazırlanan köfteler kaynatılmış suya bırakılır. Yaklaşık on dakika kaynadıktan sonra ocaktan indirilir. Bu köfteler bütün olarak yenebileceği gibi bir sahanda doğranarak üzerine tereyağı dökülerek de yenebilir.
T A T L I L A R
Kül Gömbesi (Ocak Gömbesi)
Hamur mayasız olarak teşt'te yoğrulur.Ocağın tabanında pişirilir. Önce ocakta ateşi iyice yakılır. Sal (ocağın tabanı)kızınca ateş çekilir.Tabanı ıslak bir çaputla silinir. Süpürüldükten sonra hamur sal üzerine serilir ve üzerine saç konur.Saçın üzerinde tekrar ateş yakılır. Ekmek sal ve üstteki saçın ısısıyla pişer.Bu ekmek çıkarıldıktan sonra ya olduğu gibi yenir veya üst kapağı (kabuğu) oyulup yumuşak kısmı çıkartıldıktan sonra içine tere yağ dökülür, kapağı tekrar kapatılır. Bu şekilde kurabiye gibi olur.
Değirmen Poğaçası
Değirmende sıra beklerken ekmek biter de köyden ekmek gelmezse değirmendeki undan pağaç denen bir ekmek yapılarak yenir. Un., ağaçtan yapılmış hamur teknesinde yoğrulur. Kenarlarına pürüzlü siyah volkanik taşlar (bazalt) dizilmiş olan ocakta odun yakılır.Bir taşda serbest olarak ateşin üzerine konur.Taşları kızdırdıktan sonra ateş temizlenir. Taşların büyüklüğünde pide gibi top top edilmiş hamur bu kızgın taşların üzerine vurulur (yapıştınlır). Üzerine de aynı taştan bir kapak kapatılır. Böylece ekmek pişer.Pişen ekmek soğuk sıva taşı ile alınır.Bu ekmek tuzsuzdur. Çok lezzetli olduğundan değirmenden dönenden pağaça umarlar (beklerler).
Yumurtalı Ekmek
Mısır unundan yapılır.Ekmeği pişirdikten sonra üzerine sarımsaklı yoğurt döküp yerler.Yumurtalı ekmek yağda kızartılarak da yenir.
Cumur
Yağ kızdırıp içine ekmek doğranır.Ekmekler keklik burnu gibi kızarınca yenir.
Yumurtalı Tepsi Kumbiği
Un, sütve yumurta ile hamur yoğrulur. Baklava biçimi verilip tepsiye yerleştirilir. Üzerine bir miktar çörek otu, küncu (susam) ekilerek köz üzerine konur. Üstü ekmek pişirme saçı ile kapatılır.Saçın üzerinde de ateş yakılır. Hamur iki ateş arasında pişer.
Hırınç
Un, ılınmış suya azar azar dökülerek karıştırılır.Tuz eklenir yoğurt kıvamına getirilir öte yandan ocağın üzerine saç yerleştirilir ve çaputla yağlanır.Yoğurt kıvamındaki cıvık hamur bir ağaç veya bakır cemce (çömçe) ile kızgın saç üzerine dökülür. Saca yayılan hamur bir müddet sonra pişer. Piştikten sonra tepsiye alınır ve üzerine bir miktar su ile ısıtılmış sarımsaklı yağ dökülür.Yumuşak bir yemek olur.
Kuymak (Bulamaç)
Ilık suya un çalınır.Ateş üzerinde pişirilip kaplara dökülür.Üzerine kaşıkla çukurlar yapıp içlerine kızartılmış tereyağı dökülür. Tatlı olması istenirse yağa şeker, bal veya pekmez katılır.
Erişte Pilavı
Erişte önceden saç üzerinde kavrulur. Pişirileceği zaman sıcak suda haşlanır, suyu süzülür.Yağla kızartılan kavurma üzerine dökülerek yenir.
Su Böreği
İnce una iyi açılması için bir miktar zeytinyağı karıştırılır, honça üzerinde oklava ile açılır.Açılan yufkalar kaynar suya batırılıp süzüldükten sonra tepsiye düzgün olarak kat kat yerleştirilir. Yufka katları arasına erimiş yağ, peynir, maydanoz, nane konur, az biber ekilir. Tepsi üzerine ikinci bir tepsi kapatılarak köz üzerinde pişirilir.
Bişi
Yumurtaya yoğurt kıvamına gelinceye kadar un çalınır.Tavada erimiş tereyağı veya zeytinyağı üzerine kaşıkla dökülerek pişirilir. Çatal, kaşıkla alınarak tabaklara konur, toz şeker ve tatlı ile yenir.
Kalbur Hurması
Un, süt, yumurta ile hamur yoğrulur. Hamura hurma biçimi verilir, kalburun gözlerine bastırarak damgalanır.Bakır tavada pişirilir, sade yağlı kurabiye haline gelir. Tabağa konurken üzerine şeker ezmesi veya bal şerbeti dökülür.
Baklava
Yufka açılır, arasına ceviz, badem içi, yağ konur.Su böreği gibi tepside pişirilir. Üzerine tatlı dökülür. Dilim, dilim kesilir.
Kumaşlı Çorbası
Undan hamur yaparlar, fındık büyüklüğünde şekillendirirler.İrmik denen mercimek ve döğme kırıkları ile çorba pişirilir.
Mahluta Çorbası
Bir ölçek yarma,iki ölçek su, bir çay bardağı çekilmiş mercimekten yapılır önce su kaynatılır,kaynayan suya yarma ve mercimek katılarak pişirilir.Tencere indirilmeden tavada kızartılmış tere yağ dökülür, bir miktar daha ateşte tutulur.
Şakka Çorbası
Şakka' ya mercimek katarak kışın yapılan bir çorbadır.
Erişte Çorbası
Şakka çorbası gibi mercimekle beraber pişirilir. Bunların dışında düğün çorbası, Pitpitik Çorbası gibi genellikle döğme' den yapılan ayranlı ve yoğurtlu çorbalar vardır.
Haşlama Et
Suda haşlanarak pişirilen et yemeğidir.
Kızartma Et
Et ve kemikleri ufak ufak doğranıp kazanda pişirildikten sonra ayrıca kırmızı biber, reyhan, yağ, tuz ile yağda kızartılır
Döğme Kebap
Et döğeceği üzerinde et keserle dövülür.Macun gibi olduktan sonra tuz, reyhan, maydanoz, biber katılarak saç veya tava üzerinde kızartılır.
Keşkek
Bastırma adı verilen ve güneşte kurutulan etli kemikler döğme ile birlikte kazanda pişirilir.
Kelle Paça
Davarın kelle ve paçaları pişirildikten sonra et kısmı ayıklanarak ve üzerine sarmısak, tuzlu su, baharat ve yağ eklenerek yapılan yemektir
Bumbar Dolması
Davarın bumbar,bağırsak ve midesi paklanır (temizlenir),bulgur, su, tuz, reyhan, maydanoz, biberle bir iç hazırlandıktan sonra bağırsak içine parmakla itilerek doldurulur.Ağızları bağlanır Kazana kelep gibi yerleştirilerek pişirilir. Kazandan çıktıktan sonra üzerine yağ dökerek doğranır.
Yoğurtlu Köfte
Unlu düğürcek yoğrulur, ceviz büyüklüğünde yuvarlak köfteler yapılarak kazanda pişirilir. Sarımsaklı yoğurt ve yağla terbiye edilir.
Etli Köfte
Et keserle et döveceğinde kesilir Bir miktar un, bir miktar bulgurla yoğrulur, buna reyhan ve maydanoz katılır, düğme biçimi tekerlekler yapılarak kazanda pişirilir.Tepsilere konulur, soğuduğu zaman üstüne yağ dökülerek yenir.
İçli Köfte
Düğürcek az miktarda un ile suda ıslatıldıktan sonra tekrar katıştırılarak yoğururlunca erir Soğan,kavurma et, küncü (susam) veya kabuksuz çekirdek havanda dövülerek tavada ve yağ ile kızartılır.Hazırla- nan bu iç, düğürcek' li kanşıma baş parmakla boşluk yaparak doldurulur, ağzı kapatılır Kazanın içerisine dizilir, su konarak pişirilir. Tepsiye çekilir (dizilir).Tamamen soğuyunca üzerine yağ dökülüp yenir.
Hazırlop Köftesi
Culbant köftesi de denir. El değirmeninde öğütülmüş mercimek ve culbant ıslatılır, un katılarak yoğrulur içerisine soğan doğranır, maydanoz konur, yoğrulup hamur edilir Elle sıkılır, silindir şeklini alır, üzerinde beş parmağın İzi kalır.Kazana yerleştirilip pişirilir. Kırmızı biber yağda terbiye edilerek üzerine dökülür.
Lahana Köftesi
Unla bulgur ve et yoğrulur. Lahana yaprakları biraz pişirilir.Hamur yapraklar arasına konarak silindir şeklinde sıkılır.Kazanda pişirilir.Tepsiye çökerek üzerine limon sıkılmış veya limon tuzu konmuş yağ dökülür.
Bağ teveği Sarması
Bulgur, un, et,maydanoz, reyhan, biber yoğrulur.Suda pişirilmiş bağ teveği arasına konup sarılır.Kazanda pişirilir.Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür.Aynı şekilde lahana sarması da yapılır
Soğan Dolması
Kabuğu soyulan soğan haşlanır. Bulgurla et ve baharat karıştırılır, soğan doldurulur. Piştikten sonra üzerine yağ ve limon yahut domates salçası konur.
DÜĞÜN ADETLERİ
Çemişgezek ve köylerinde düğünlerle ilgili adetler bölge bölge farklılıklar arz eder. Şavak köylerinde, ova köylerinde, nahiye köylerinde ve dağ köylerinde hep farklı uygulamalarla karşılaşılır. Bu çalışmada ilçe merkezindeki gelenekler esas alınmış, ancak zaman zaman bazı köylerden de örnekler verilmiştir.
Kız İsteme
Kız isteme ile ilgili prosedür yüzyıllardır hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramamıştır.Önce erkek çocuk sahibi olan aile kendi aralarında bu konuyu görüşürler.Çevrede oğullarına münasip bir kıza talip ılur ve durumu oğullarına bildirirler.Oğlanın fikrini almak yakın dost ve akrabalara bırakılır.(Anne ve ablaların bu konuda etkileri fazladır)Erkek aile ve yakınlarının fikirlerini onaylarsa kızın fikrini öğrenmek için kıza yakın kişilerce ağzı aranır.Kızdan da müsbet cevap alınırsa kız evinden hayırlı iş için gün istenir.Belirlenen günde iki tarafın da sevip saydığı birkaç kişi ile oğlanın anne ve babası kız evine gider ve kızı anne ve babasından isterler, kız evi bunu hemen kabul etmez, kıza soralım, akrabalarımıza soralım, ailemize danışıp size öyle cevap verelim der.Eğer kız evinin cevabı kesin red değilse dilbağı denilen bir emanet (elbiselik, altın, kolonya, yüzük vb.)bırakılır.Böylece kesin karar verilinceye kadar kızın başkaları tarafından istenmesi önlenmiş olur.Kızın ailesi bu konuyu kızın görüşünü de aldıktan sonra aralarında görüşür ve hepsi uygun bulursa oğlan evine haber salınır.Belirlenen günde erkek tarafı yine bir heyetle kız evine gelir.Damat adayı bu heyette bulunmaz, onun yerine bir arkadaşı vekil olarak katılır. Bir süre sohbet edildikten sonra Allah’ın emri, Peygamberin kavli ile kız babasından istenir.Bu arada gelin adayı misafirlere kahve servisinde bulunur.Bu vesile ile gelen heyet gelin adayını daha yakından görmüş olur.Bir taraftan kız ailesinin gücüne göre gelenlere yiyecek ikramında bulunulurken diğer taraftan ağır nişan için getirilen eşya ve ziynetler açılır ve kız ailesine teslim edilir.Bundan sonra damat adayının vekili kalkarak orada bulunanların ellerini öper ve kız isteme merasimi sona erer.Bu vesile ile yeni bir akrabalık kurulmuş olur ki buna hınamilik denir.
NİŞAN
Nişan için de gün belirlenir. Nişan için de yene bohçalar hazırlanır, ev halkına ve yakınlarına da hediyeler verilir altınlar takılır. Ağır nişanın kahvesini kız tarafından bir yakını hazırlar, kahve tepsisine bu hizmetin karşılığı olarak bahşiş niteliğinde para konulur. Her iki tarafta hayırlı olması temennisinde bulunarak nişan merasimine başlanır. El öpmeden sonra yüzükler takılır. Eğer nişanlılık uzun sürerde araya bayram girerse geline bu seferde bayramlık adıyla hediyeler gönderilir.
DÜĞÜN
Düğünler uzun bir hazırlık devresinden sonra başlar. Bu arada alışverişler yapılır ve eksikler tamamlanır. Düğüne halkın çağırılması ise oğlanın yakınlarının evlerine çalgı gönderilerek, diğerlerine ise “coğcoğan” denilen çağırma işiyle gönderilmiş kimseye vasıtayla yapılır. Coğcoğan tek tek dolaştığı evlere şeker dağıtarak düğüne davet eder.
Düğün hazırlıkları sağdıçlar tarafından sürdürülür.Bazı köylerimizde sağdıçlara müsahip denilmektedir. Müsahip “sahip olan” anlamına gelir ve gelin ve güveyi adaylarını düğüne hazırlamakla görevlendirilen kişidir.
Çemişgezek ve köylerinde düğünler Perşembe veya Pazar günü yapılmaktadır. Eskiden üç gün hatta bir hafta süreyle düğün yapılırken artık bir günle yetinilmektedir.
Güveyi Hamamı
Güveyin yıkanıp temizlenmesi ve tıraşı için tertiplenen bu geleneksel merasim hamamlarda yapılırdı. Güveyi sağdıçları, dost ve arkadaşları tarafından çalgılı bir şenlik ile evden hamama götürülürdü. Bu hamam şenlikleri daha ziyade güveyinin emsal ve akranlarınca düzenlendiğinden çok daha renkli olur.Yol boyunca çalgılı oyunlar oynanır, hoyratlar söylenir. Güveyinin traşından sonra banyosu yaptırılır ve öğleye doğru aynı şekilde şenlikle düğün evine dönülür. Yenilen sofralar ve ziyafetlerden sonra güveyi giydirilir, arkadaşları ile birlikte düğün yerinde kına oynamak üzere ortaya çıkarılır.
Düğün boyunca oyunculara para yapıştırmak adeti vardır. Fakat güveyi oynarken bu adeta bir para yağmuruna dönüştür. Toplanan bütün paralar çalgıcılara aittir. Geleneksel kına havası çalınır ve arada hoyratlar yakılır örneğin;
Gamzedeler, Gamzedeler
Gam vurur, gam zedeler
Sinemi ok delemez
Delerse gamzen deler.
Çemişgezek’ te düğünler iyi komşuluk ve toplum huzurunu yansıtan merasimler halindedir. Derin bir samimiyet ve yardımlaşma havası içinde başlar ve böylece biter. Düğünler, davul-zurna, davul –klarnet veya takım çalgı diye adlandırılan Davul-klarnet-darbuka-cümbüş ve kemandan oluşan sazların eşliğinde çok çeşitli olan mahalli oyunlar, orta oyunları ve çeşitli eğlencelerle yapılır.
Düğünlerde kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde, mesela hava müsaitse erkekler açık havada(bahçede, evlerin önünde)kadınlar ise genişçe bir salonu bulunan bir evde toplanarak eğlenirler. Kadınlarla erkeklerin oyunları da çalgıları da ayrıdır. Kadınlar daha ziyade zilli teflerle veya mevcutsa ud ile oyunlarını oynarlar.
Konu, komşu, dost ve ahbapların katılımı ile düzenlenen düğün şenlikleri içkili-içkisiz ziyafetlerle süslenir. “Düğüne gelen oynar, ölüye giden ağlar” deyişine uygun olarak düğüne gelen herkes tam bir eğlence havası içinde oynanan oyunlara iştirak eder. Halk ezgileri, halk sazları, halk oyunları, halay ve kol oyunu yanında tertiplenen orta oyunları ile bu eğlenceler çevre folklorunun bütün güzelliklerini sergiler. Daha çok yaz ve sonbahar mevsimlerinin müsait hava şartlarında düzenlenen düğünlerimiz eğlenenlerin rahatlığı, ziyafetin bolluğu açısından bu mevsimlerde düşünülmüştür. Aşağıdaki dörtlük bu düşünceyi açıklamaktadır;
Düğünüm yaza gele,
Vakti kiraza gele,
Dostları hak saklaya,
Düşman maraza gele .
Düğünün en hareketli günü oğlan evinde güveyi hamamı kız evinde ise kına gecesidir.Gelinin kınası Çarşamba akşamı yakılır.Kızın arkadaşları gelini giydirir ve süslerler.Bu arada orada bulunanlar da bildikleri manileri söylerler;
Süslü bezekli yarim,
Kolu bilezikli yarim,
Gadaların alayım,
Çemişgezek’li gelin.
Hazırlanan kına çalgı eşliğinde sağdıçlara götürülür. Kapı önünde kısa bir eğlenceden sonra gelin; arkadaşları, yakınları ve diğer davetliler ile baş başa bırakılır. Kınası yakılırken de şenlik devam eder, ağıtlar ve maniler söylenir.
Altın tas içinde anam kınan ezildi,
Gümüş tarak ile anam zülfün çözüldü ,
Benim yazım yad ellere yazıldı,
Doldur pınar doldur ben gider oldum,
Anamı babamı terk eder oldum.
Gelin alındıktan sonraki dönüş çok hazin olur. Ağlayan anne, bacı, kardeş ve yakın arkadaşları arasında telli duvaklı gelin alınır ve görümcenin yanına yerleştirilir. Gelin ağlarken çalgılar da gelin ağlatma havasına devam etmektedir;
Kızardı kayalar al giydi dağlar,
Anadan ayrılan anam oh çeker ağlar ,
Bozuldu bahçeler anam virandır bağlar,
Doldur pınar doldur anam ben gider oldum,
Anamı, babamı anam terk eder oldum.
Gelin alındıktan sonra dönüş genellikle uzak ve dolambaçlı yollardan yapılır. Bu bir çeşit uğur sayılır. Bunun bir diğer amacıda gelinin ayrılması halinde dönmesinin güç olacağının kendisine ima edilmesidir.
Düğün kafilesi ile birlikte gelin oğlan evine getirilirken kararlaştırılmış bir yerde kafile durdurulur. Evli ve bekar sağdıçlarla beraber orada bulunan yüksekçe bir yere çıkarılmış olan damat elinde bulunan bir mendille ağzını kapatarak sağ elindeki elmayı gelinin başına atar. Arkasından sağdıç tarafından verilen leblebi, üzüm, buğday karışımı çerezlerle ufak paraları düğüncülerin üzerine serper. Atılan elmanın geline isabet etmemesi için gelinin etrafında bulunanlar elmayı havada iken tutmak için çaba sarfederler. Bu bir uğur sayılır. Çerez atılması o yılın bolluk içinde geçmesi temennisi olarak telakki edilir. Daha sonra kafile yoluna devam eder ve oğlan evi önüne gelinir. Attan veya vasıtadan indirilince gelinin ayakları önünde kurban kesilir. Kurban kesildikten sonra damat gelini koltuklayarak içeri götürür. Bu sırada da evli sağdıçlar tarafından verilen çerezlerle kağıt kırpıntılarını düğüncülerin üzerine serper. Alkışlar ve sevinç nidaları arasında koltuk merasimi biter ve gelin ile damat yakınlarının ellerini sırayla öperler. Bundan sonra düğüncülerin bulunduğu yere dönülür. Gelin ve damat yan yana oturtularak verilecek hediyeler kabul edilir. İlk hediye güveyi tarafından gelinin yakasına iğnelenen bir altın veya beşibirliktir. Bundan sonra güveyi yakınlarının ve daha sonrada diğer misafirlerin hediyeleri geline takılır. Hediyelerin verilmesinden sonra eğlenceye devam edilir. Yemekler yenir ve oyunlar oynanır. Akşam saatlerinde düğün sahipleri ve güveyi davetliler tarafından tebrik edilerek ayrılırlar. Düğün burada sona erer.
Ertesi gün Pazartesi veya Cuma günüdür. Herkes oğlan evine yüz açımına yani hayırlı olsun demeğe gider. Gelinle yüz açımına giderek yeni evlilere hediye götürürler. Üç gün sonrada kız evinin yakınları oğlan evine baklava getirirler. Buna kızı sordurmak denir